Goodgame Studios forum archives

Forum: empire-tr
Board: [751] Konu Dışı
Topic: [271623] Osmanli

[-271623] EagleEye [None] :: Feb. 8, 2013, 10:33 p.m.
Arkadaşlar osmanli ile herhangi ilginizi çeken sözler olur mektuplaşmalar olur hikayeler olur vs.
Size kalmiş hadi kolay gelsin...

[4022168] EagleEye [None] :: Feb. 8, 2013, 10:35 p.m.
Açılış benden olsun.



Şehzade Beyazıt'ın, kendisine dost gözüken baş düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyle ve kardeşi Selim (sonradan II. Selim)'le tutuştuğu Konya Savaşı'nda yenilgiye uğraması, O'nun hayatına mal oldu. Her ne kadar Beyazıt, sonradan pişmanlık duyarak "babası"ndan af ve özür dileyen mektuplar yazmışsa da, bunlar da Lala Mustafa Paşa'nın adamları tarafından ele geçirilerek yok edildi ve Kanunî'ye eriştirilmedi. Sonunda Beyazıt, îran Şahı Tahmasb'a sığınmak zorunda kaldı. Tahmasb, önce şehzadeyi çok iyi kabul etmiş, fakat sonradan, Osmanlı saltanatının tek adayı Şehzade Selim'in dostluğunu ve minnetini kazanmak düşüncesiyle, O'nu, istanbul'dan gelen Selim'in adamlarına teslim ederek, 25 eylül 1561'de öldürülmesine sebep olmuştur.

Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını {takma adını) kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakarış mektubu ile Kanunî'nin bu mektuba verdiği cevabı, Osmanlı tarihinin saltanat hırslarını yansıtmak bakımından ilginç bularak, sunmakta yarar görüyoruz.

ŞEHZADE BEYAZIT'IN MEKTUBU



Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,

Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,

Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,

Hem dahi Musî ile îsî-i Meryem hakkıçün,

Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Sanki Mecnun'um, bana dağlar başı oldu durak,

Ayrılıp bilcümle mal ü mülkten düştüm ırak,

Dökerim göz yaşını vâhasretâ, dâd-el-firak,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Kim sana arzeyleye hâlim,

eya şah-ı kerim, Anadan, kardeşlerimden ayrılıp kaldım yetim,

Yok benim bir zerre isyanım sana,

Hak'tır alîm, Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Bir nice ma'sumum olduğun şeha bilmez misin?

Anların kanına girmekten hazer kılmaz mısın,

Yoksa ben kulunla Hak dergahına varmaz mısın,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Hak Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni

Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni

Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni

Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba



Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,

Bu meseldir, söylenir kim "kul günah itse n'ola"

Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

1 Seraser: Baştan başa. 2 Ser-defter: Kitaba, deftere yazılan ilk isim. Ruh-i âzam: en büyük ruh, Tanrı Ruhu'nun insanda tecellisi. 3 Bilcümle: hep, bütün. Vâhasretâ, dâd-el-firak: "özleyiş ve ayrılık acısından medet." 4 Kerim: bağışı bol, cömert. Eya!: Ey! Alim: bilen. Şehâl: ey padişah! Düşmen: düşman



KANUNÎ'NİN YANITI



Ey demeden mazhar-ı tuğyan ü isyanım oğul,

Takmayan boynuna hergiz tavk-ı ferman'ım oğul,

Ben kıyar mıydım sana ey Bayezıt Han'im oğul,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Enbiya vü evliya, ervah-ı âzam hakkıçün,

Nûh u İbrahim ü Musî İbn-i Meryem hakkıçün,

Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-i Âlem hakkıçün,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Âdem adın itmeyen Mecnun'a sahralar durak,

Kurb-i taattan kaçanlar daima düşer ırak,

Tan değildir der isen "Vâhasretâ, dâd-el-firak"

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Neşet-i Haktır übüvvet, ram olan olur kerim,

"Lâ-t'akul üf!" kavlini inkâr eden kalur yetim,

Taat'a, isyana âlimdir Hudavend-i azîm,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Hak reâya-yi muti-e rai etmiştir beni,

İsterim mağlûb idem ağnâm'a zi'b-i düşmeni,

Haşelillah öldürürsem bîgüneh nâgeh seni,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Rahmü şefkat, ziyb-i iman olduğun bilmez misin,

Ya dem-i ma'sum'u dökmekten hazer kılmaz mısın,

Abdi âzâd ile Hak dergahına varmaz mısın,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Tutalım iki elin baştan başa kanda ola

Çünki istiğfar idersen biz de afv-etsek n'ola

Bayezîd'im suçunu bağışlarım gelsen yola,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.

[4022225] EagleEye [None] :: Feb. 9, 2013, 4:06 p.m.

[4022242] alizmir [None] :: Feb. 9, 2013, 9:12 p.m.
Bizlere tarih derslerinde anlatılan bir konu üzerine bende bir forumda okuduğum kısa yazıyı paylaşmak isterim:

"Fatih Sultan Mehmet Babasına mektup yazarak komutanlık çağrısı yapmamış

Tarih kitaplarında Fatih ile ilgili bilinen en ilginç yanlış Fatih Sultan Mehmet’in babasına yazdığı iddia edilen mektup.

Babası İkinci Murad’ın tahttan ayrılmasıyla o zaman henüz 12 yaşında olan Fatih Sultan Mehmet tahta geçince Avrupa’daki Osmanlı topraklarına taarruzlar başlamış ve Haçlı ordusu Tuna’yı aşmıştı. Fatih bu sırada babasına mektup yazarak ‘Hükümdarsan gel ordunun başına geç, eğer ben hükümdarsam o zaman emrediyorum gel ordunun başkomutanlığını yap’ sözünü söylediği Müneccimbaşı gibi geç dönem tarihçileri tarafından aktarılır. Ancak bu sözlere dönemin kaynaklarında rastlanmaz. Osmanlı tarihçiliğinin en büyük isimlerinden Halil İnalcık’ın 1444 buhranı üzerine yaptığı araştırmalar da Fatih’in babasını çağırmak istemediğini ortaya çıkarmıştır.

kaynak: Doç. Dr. Erhan Afyoncu Truva’nın İntikamı adlı kitabından alıntı.."

[4022311] EagleEye [None] :: Feb. 10, 2013, 5:17 p.m.
Şehzade Mustafa’nın ölümü üzerine Fünûnî, Rahmî, Edirneli Nazmî, Muînî, Mustafa, Müdâmî, Sâmî, Kara Fazlî, Nisâyî , Şeyh Ahmed Efendi, Selîmî, Kâdirî gibi şairler mersiyeler yazdılar. Hakkında yazılmış en tanınmış mersiye, Taşlıcalı Yahya Bey tarafından yazılmış olandır.Şehzade Mustafa, sultan olmadan kendisi hakkında en fazla mersiyeler yazılmış tek şehzade olmuştur.

“ Meded meded bu cihanın yıkıldı bir yanı
Ecel celalileri aldı Mustafa Han'ı
Dolundu mihr-i cemali bozuldu erkanı
Vebale koydular al ile Al-i Osman'ı

[4022421] EagleEye [None] :: Feb. 12, 2013, 4:40 p.m.
harika bir taktik süper bir video.

[4022456] BoramiR (TR1) [None] :: Feb. 13, 2013, 7:31 p.m.
güzel bir videyo ellerine saglık paylaşım içinde teşekkürler.

[4022477] Extreme (TR1) [TR1] :: Feb. 14, 2013, 12:16 p.m.
Güzel Taktik ama hesaplanamayan şeyler var,Örnegin düşman askerlerinin Eli Armut topluyor gibi yapılmış video,
Osmanlı'da Strateji Ve Savaş Taktikleri Bu Siteninde yardımcı Olacagına inanıyorum.

[4026766] fevzi tarık8 [None] :: April 9, 2013, 1:51 p.m.
nelen manya ben 69 level nereye ben kazanırım oyunu hahayyt...

[4028630] Eredik2 [None] :: April 29, 2013, 9:20 p.m.
Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.

Savaş yalnız sınırlarda olmaz .Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir.Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi,yenilgi kaderdir.

Ulu Hakan II.Abdülhamit Han

[4030354] nicat68 [None] :: May 16, 2013, 3:39 p.m.
en sevdiyim filmlerden bu arada video içinde teşekkürler

[4030476] oyunlar987 [None] :: May 17, 2013, 4:10 p.m.
EagleEye yazdı: »
Açılış benden olsun.



Şehzade Beyazıt'ın, kendisine dost gözüken baş düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın kışkırtmasıyle ve kardeşi Selim (sonradan II. Selim)'le tutuştuğu Konya Savaşı'nda yenilgiye uğraması, O'nun hayatına mal oldu. Her ne kadar Beyazıt, sonradan pişmanlık duyarak "babası"ndan af ve özür dileyen mektuplar yazmışsa da, bunlar da Lala Mustafa Paşa'nın adamları tarafından ele geçirilerek yok edildi ve Kanunî'ye eriştirilmedi. Sonunda Beyazıt, îran Şahı Tahmasb'a sığınmak zorunda kaldı. Tahmasb, önce şehzadeyi çok iyi kabul etmiş, fakat sonradan, Osmanlı saltanatının tek adayı Şehzade Selim'in dostluğunu ve minnetini kazanmak düşüncesiyle, O'nu, istanbul'dan gelen Selim'in adamlarına teslim ederek, 25 eylül 1561'de öldürülmesine sebep olmuştur.

Güzel şiir yazan ve şiirlerinde Şahsî mahlasını {takma adını) kullanan Şehzade Beyazıt'ın babasına yazdığı manzum yakarış mektubu ile Kanunî'nin bu mektuba verdiği cevabı, Osmanlı tarihinin saltanat hırslarını yansıtmak bakımından ilginç bularak, sunmakta yarar görüyoruz.

ŞEHZADE BEYAZIT'IN MEKTUBU



Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,

Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,

Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,

Hem dahi Musî ile îsî-i Meryem hakkıçün,

Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Sanki Mecnun'um, bana dağlar başı oldu durak,

Ayrılıp bilcümle mal ü mülkten düştüm ırak,

Dökerim göz yaşını vâhasretâ, dâd-el-firak,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Kim sana arzeyleye hâlim,

eya şah-ı kerim, Anadan, kardeşlerimden ayrılıp kaldım yetim,

Yok benim bir zerre isyanım sana,

Hak'tır alîm, Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Bir nice ma'sumum olduğun şeha bilmez misin?

Anların kanına girmekten hazer kılmaz mısın,

Yoksa ben kulunla Hak dergahına varmaz mısın,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.



Hak Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni

Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni

Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni

Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba



Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,

Bu meseldir, söylenir kim "kul günah itse n'ola"

Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,

Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

1 Seraser: Baştan başa. 2 Ser-defter: Kitaba, deftere yazılan ilk isim. Ruh-i âzam: en büyük ruh, Tanrı Ruhu'nun insanda tecellisi. 3 Bilcümle: hep, bütün. Vâhasretâ, dâd-el-firak: "özleyiş ve ayrılık acısından medet." 4 Kerim: bağışı bol, cömert. Eya!: Ey! Alim: bilen. Şehâl: ey padişah! Düşmen: düşman



KANUNÎ'NİN YANITI



Ey demeden mazhar-ı tuğyan ü isyanım oğul,

Takmayan boynuna hergiz tavk-ı ferman'ım oğul,

Ben kıyar mıydım sana ey Bayezıt Han'im oğul,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Enbiya vü evliya, ervah-ı âzam hakkıçün,

Nûh u İbrahim ü Musî İbn-i Meryem hakkıçün,

Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-i Âlem hakkıçün,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Âdem adın itmeyen Mecnun'a sahralar durak,

Kurb-i taattan kaçanlar daima düşer ırak,

Tan değildir der isen "Vâhasretâ, dâd-el-firak"

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Neşet-i Haktır übüvvet, ram olan olur kerim,

"Lâ-t'akul üf!" kavlini inkâr eden kalur yetim,

Taat'a, isyana âlimdir Hudavend-i azîm,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Hak reâya-yi muti-e rai etmiştir beni,

İsterim mağlûb idem ağnâm'a zi'b-i düşmeni,

Haşelillah öldürürsem bîgüneh nâgeh seni,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Rahmü şefkat, ziyb-i iman olduğun bilmez misin,

Ya dem-i ma'sum'u dökmekten hazer kılmaz mısın,

Abdi âzâd ile Hak dergahına varmaz mısın,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



Tutalım iki elin baştan başa kanda ola

Çünki istiğfar idersen biz de afv-etsek n'ola

Bayezîd'im suçunu bağışlarım gelsen yola,

Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.



eline sağlık çok fazla yazmışsın

[4030550] RecepPlayer33 [None] :: May 18, 2013, 8:34 a.m.
Yavuz Sultan Selim' in İran Şahı’ na verdiği büyük ders


Yavuz Sultan Selim' in İran Şahı’ na verdiği büyük ders




Osmanlı İmparatorluğu’nda II. Beyazıdın oğlu Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 tarihinde Amasya’da doğmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın babası olan Yavuz Sultan Selim kulağında küpe taktığı idda edilmekte olup, bunu İslami bir gönderme ile ilgili olarak taktığı söylenirmiş, Kölelerin taktığı küpeden takarak Allahın kölesi kulu olduğunu ifade etmek için küpe takarmış.

İşte Yavus Sultan Selim Han döneminde, İran Hükümdarı Şah İsmail(daha sonra 23Agustos 1514 de Çıldıran’da bozguna uğratıyor.) kıymetli mücevher ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor. Hünkara...

Sandık açılır. Çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas kadife kumaşlar çıkar.

Fakat sandık açılır açılmaz, etrafa pek fena bir koku yayılır. Önce hiç kimse bir anlam veremez, nadide mücevherlerle dolu sandıktaki bu fena kokuya..Sonra mesele anlaşılır.

Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmu. Yani Şah İsmail aklı sıra Cihan Padişahına hakaret ediyor.

Cihan padişahı Yavuz Sulatan Selim emir verir”Herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı’nın şanına yakışır bir şekilde mukabelede bulunmalıyız” der.

Ve çözümü yine kendisi bulur..

Aynı şekilde değerli müchevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatır.Sandığın içine, o zamanın en nefis gül kokululokumlarından hzırlanmış bir kutu yerleştirilir. Kutunun altınada bir satırlık yazıdan ibaret bir not iliştirilir.

Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonraŞah İsmail’e gönderilir.Sandık Şahın huzuruna çıkarılır.Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi gül kokusu yayılır.Mücevher v.s gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi Şahın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydıyla, büyük bir saygı ve nezaketle, Şah İsmail’e lokumdan ikram eder. Daha sonra görevliler, huzurda bulunanlara teker teker lokumu ikram etmeye başlarlar.

Şah bütün bu olup bitenden bir anlam veremez. Osmanlı Elçisi Şahın şaşkınlığını gidermek için lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazi notu uzatır.

Pusulayı okuyan Şah’un yüzünde, bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır;

“İSMAİL,

HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER”

[4030818] RecepPlayer33 [None] :: May 20, 2013, 7:16 a.m.
2.abdülhamithan hazretlerinin zekası
alman kralı söyle der(almanyayı kuran ve birlğini sağlayan kral)
dünyada 100 gram akıl varsa bunun 90 gramı abdülhamithanda ,5 gramı bende, 5 gramı ise dünyadaki diğer diplomatlardadır