Forum: empire-tr
Board: [751] Konu Dışı
Topic: [275482] Ramazan ayımız
[-275482]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 7:54 a.m.
Attachment not found.
Merhaba Arkadaşlar. Ramazan ayı boyunca size Ramazan hakkında güzel bilgiler vercem İNŞALLAH!
[4059012]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 7:57 a.m.

Oruç tutmamayı mübah kılan durumlar nelerdir? Oruç kimlere farzdır? Oruca ne zaman niyet edilir? ve İmsak nedir? (İmsak ne demektir) İşte Oruç tutmamayı mübah kılan haller, imsak anlamı ve oruç hakkında bilgi...
Oruç, Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir.
Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren, akşam güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve karı/koca ilişkisinde bulunmamaktır.
İslamın beş şartından üçüncüsü Ramazan ayında oruç tutmaktır. Ramazan orucu, Hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Oruç için Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur; „Ey iman edenler, Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Ola ki korunup sakınırsınız.“ (Bakara 183)
Oruç Kimlere Farzdır?
Akıllı, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman"ın Ramazan orucunu tutması farzdır.
Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Haller nelerdir?
Hiçbir özrü yokken Ramazanda oruç tutmamak büyük günahlardandır. Ancak Ramazanda oruç tutmamayı mübah kılan bazı özürler vardır. Bu özürler sebebiyle Ramazan orucu tutmayabilir veya ona başladıktan sonra da bozulabilir. İşte Ramazan'da oruç tutmamayı veya başladıktan sonra bozmayı mübah kılan özürler.
1) Yolculuk: Yolculuk, Ramazan ayında orucu tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kur"an"da “Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allâh"a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir.” buyurulmaktadır (Bakara 2/183-184).
Geceden oruca niyetlenip de, gündüz yolculuğa çıkan kimse, dilerse bu orucunu bozar, dilerse tamamlar. Ancak, ayette de belirtildiği gibi orucunu tamamlaması daha iyidir. Hz. Peygamber, Mekke"nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu bozmuştur (Buharî, Sıyam, 34; Müslim, Sıyam, 15). Bu da sefere çıkılınca başlanmış orucun bozulabileceğinin delilidir.
2) Hastalık: Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile, hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunları kaza etmelerine izin verilmiştir. Biraz önce zikredilen ayet buna işaret etmektedir. Tıbben oruç tutması halinde hasta olacağı bildirilen kimse de hasta hükmündedir.
3) Gebelik ve Çocuk Emzirme: Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına bir zarar vermesi halinde, gebe olan kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görmesi tehlikesi bulunması halinde oruçları tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmişlerdir (Nesâî, Sıyam, 50-51, 62; İbn Mace, Sıyam,3).
4) Yaşlılık: Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç tutmayıp yerine fidye verebilirler. Bakara suresinin 184. ayetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. İyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.
5) İleri derecede açlık, susuzluk: Oruçlu bir kimse, açlıktan veya susuzluktan dolayı beden ve ruh sağlığının ciddi derecede bozulması tehlikesi ile karşılaşması halinde orucunu bozup daha sonra kaza edebilir. Böyle bir kimsenin orucuna devam etmesi ölümüne sebep olacak nitelikte ise, orucunu açmaması haram olur.
6) Zor ve meşakkatli işlerde çalışmak: Esas itibariyle bir insanın ibadetlerini normal bir şekilde yapmasını engelleyecek zor ve ağır işlerde çalışması veya çalıştırılması doğru değildir. Ancak kişisel veya toplumsal zorunluluklar, bazılarının böyle işlerde çalışmalarını gerektirmektedir. Böyle durumda bulunan bir kişi, oruç tuttuğu takdirde sağlığına bir zarar gelmesinden korkuluyorsa, orucunu tutmaya bilir. Bu durumda olanlar, izin günlerinde veya müsait zamanlarda tutamadıkları oruçları kaza etmelidirler. Yıllık izninin bulunmaması ve haftalık izninin de yeterli olmaması gibi mazeretlerle buna da imkan bulamayanlar, fidye vermelidirler.
[4059013]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8 a.m.
Mesleği gereği sürekli olarak yolculu olan kişi namaz ve oruç ibadetlerini nasıl yerine getirebilir?
İslam dini Ramazan ayında oruç tutamayan hasta ve yolcuların sonradan kaza etmelerini emreder. Mazeret devam ettiği sürece ruhsat da devam eder. Sürekli mazereti bulunan kişiler, mazeretleri ortadan kalkınca, zamanında tutamadıkları Ramazan oruçlarını kaza ederler. Kur'an-ı Kerim'de;
"… Kim de hasta veya yolcu olursa, (oruç) tutmadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun." buyurulmaktadır (Bakara, 2/185).
Namaz yolculuk sebebiyle kazaya bırakılamaz. Ancak seferi sayıldığı sürece dört rek'atlı farz namazlar iki rek'at olarak kılınır. Devamlı olarak uzun yola giden kaptan ve sürücülerin durumu da aynıdır.
İmsak ne demektir?
Sözlükte kendini tutmak, engellemek, el çekme, geri durma anlamlarına gelen imsâk, dini bir kavram olarak, fecr-i sadıktan, güneş batıncaya kadar yemeden, içmeden, cinsî münasebetten ve diğer orucu bozan şeylerden uzak durmak, el çekmek demektir.
İmsâk, orucun tek rüknüdür. Kur"an-ı Kerim"de, “Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” buyurulmaktadır (Bakara 2/187). Oruç yasaklarının başladığı fecr-i sâdık, yani tan yerinin ağarmasına, imsak vakti denir. Bununla yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip, orucun başladığı vakittir. Oruç yasaklarının sona erdiği, güneşin batma vaktine ise iftar vakti denir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti girmiş olur. Gündüz ve gecenin tam olarak teşekkül etmediği yerlerde, imsak ve iftar vakitleri, buralara en yakın normal bölgelere göre belirlenir.
Oruca ne zaman niyet edilir?
Orucun önemli bir şarı da niyettir. Niyetsiz bir oruç geçerli değildir. Bu nedenle; Niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir.
Şafii mezhebine göre niyetin vakti oruç farz olursa gecedir. Gündüze bırakılmaz. Gece niyet getirilmediği takdirde bayramdan sonra gününe gün kaza etmek lazımdır.
Hanefi mezhebine göre ise kazaya kalmış Ramazan, nafile ve muayyen nezir oruçları için niyet gece vakti getirilebildiği gibi gündüz öğleden önce de getirilebilir. Bunun için İbn Hacer diyor ki: Şafii olan kimse Ramazan'da niyetini unutup gece vaktinde getirmeyen kimse Hanefi mezhebini takliden gündüz öğleden evvel niyet getirsin. Maliki mezhebine göre Ramazan-ı Şerifin başında bir niyet getirilirse kafidir. Her gece niyet getirmek gerekmez. Bunun için Şafii veya Hanefi olan kimse Ramazan-ı Şerifte "ben şu Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutmağa niyet ettim" dese iyi olur. Çünkü bir günün niyetini unutacak olursa da Maliki mezhebine göre orucu sahih olur.
İslam dini Ramazan ayında oruç tutamayan hasta ve yolcuların sonradan kaza etmelerini emreder. Mazeret devam ettiği sürece ruhsat da devam eder. Sürekli mazereti bulunan kişiler, mazeretleri ortadan kalkınca, zamanında tutamadıkları Ramazan oruçlarını kaza ederler. Kur'an-ı Kerim'de;
"… Kim de hasta veya yolcu olursa, (oruç) tutmadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun." buyurulmaktadır (Bakara, 2/185).
Namaz yolculuk sebebiyle kazaya bırakılamaz. Ancak seferi sayıldığı sürece dört rek'atlı farz namazlar iki rek'at olarak kılınır. Devamlı olarak uzun yola giden kaptan ve sürücülerin durumu da aynıdır.
İmsak ne demektir?
Sözlükte kendini tutmak, engellemek, el çekme, geri durma anlamlarına gelen imsâk, dini bir kavram olarak, fecr-i sadıktan, güneş batıncaya kadar yemeden, içmeden, cinsî münasebetten ve diğer orucu bozan şeylerden uzak durmak, el çekmek demektir.
İmsâk, orucun tek rüknüdür. Kur"an-ı Kerim"de, “Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” buyurulmaktadır (Bakara 2/187). Oruç yasaklarının başladığı fecr-i sâdık, yani tan yerinin ağarmasına, imsak vakti denir. Bununla yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur. Bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip, orucun başladığı vakittir. Oruç yasaklarının sona erdiği, güneşin batma vaktine ise iftar vakti denir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti girmiş olur. Gündüz ve gecenin tam olarak teşekkül etmediği yerlerde, imsak ve iftar vakitleri, buralara en yakın normal bölgelere göre belirlenir.
Oruca ne zaman niyet edilir?
Orucun önemli bir şarı da niyettir. Niyetsiz bir oruç geçerli değildir. Bu nedenle; Niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir.
Şafii mezhebine göre niyetin vakti oruç farz olursa gecedir. Gündüze bırakılmaz. Gece niyet getirilmediği takdirde bayramdan sonra gününe gün kaza etmek lazımdır.
Hanefi mezhebine göre ise kazaya kalmış Ramazan, nafile ve muayyen nezir oruçları için niyet gece vakti getirilebildiği gibi gündüz öğleden önce de getirilebilir. Bunun için İbn Hacer diyor ki: Şafii olan kimse Ramazan'da niyetini unutup gece vaktinde getirmeyen kimse Hanefi mezhebini takliden gündüz öğleden evvel niyet getirsin. Maliki mezhebine göre Ramazan-ı Şerifin başında bir niyet getirilirse kafidir. Her gece niyet getirmek gerekmez. Bunun için Şafii veya Hanefi olan kimse Ramazan-ı Şerifte "ben şu Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutmağa niyet ettim" dese iyi olur. Çünkü bir günün niyetini unutacak olursa da Maliki mezhebine göre orucu sahih olur.
[4059014]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:04 a.m.

Hangi günlerde oruç tutulmaz? Cuma günü oruç tutulurmu, Cuma günü oruç tutmakta bir sakınca var mıdır? Üç aylar diye adlandırılan (Recep, Şaban, Ramazan) aylarının aralıksız olarak oruçla geçirilmesinin bir sakıncası var mı? Kaza oruçlarının aralıksız olarak tutulması gerekir mi? Bozulan nafile orucun kazası gerekir mi? Şevval ayında oruç tutmanın hükmü nedir? Aşûre gününde oruç tutmanın hükmü nedir? Ramazanı karşılamak ve uğurlamak için oruç tutulur mu? Uçakla seyahat eden oruçlu şahıs iftarını nasıl yapar? İşte tüm bu soruların cevabı...
Dinimizde, oruç tutmanın emredildiği, tavsiye edildiği günler olduğu gibi, oruç tutmanın yasaklandığı veya hoş karşılanmadığı günler de vardır. Bazı belli günlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayışının çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Yasağın mahiyetine ve ağırlık derecesine göre, bugünlerin bir kısmında oruç tutmak haram veya tahrîmen mekruh sayılırken, diğer bir kısmında ise tenzîhen mekruh sayılmıştır.
Oruç tutmanın yasak olduğu günlerin başında bayram günleri gelir. Peygamberimiz iki vakitte oruç tutulmayacağını bildirmiştir ki birisi ramazan bayramının birinci günü, diğeri kurban bayramı günleridir (Buhârî, “Savm”, 67). Ramazan bayramının sadece birinci gününde ve kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır (bir görüşe göre tahrîmen mekruh). Bugünlerde oruç tutmanın hoş karşılanmayıp yasaklanmasının anlamı açıktır. Bayram günlerinin yeme, içme ve sevinç günleri olması yanında, her birinin ayrı bir anlamı da bulunmaktadır. Ramazan bayramı, bir ay boyunca Allah için tutulan orucun arkasından verilen bir "genel iftar ziyafeti" hükmündedir ve bu anlamından ötürü ona "fıtır bayramı (iftar bayramı)" denilmiştir. Ramazan bayramının ilk günü bu yönüyle bir aylık ramazan orucunun iftarı olmaktadır. Böyle toplu iftar gününde oruçlu olmak, Allah'ın sembolik ziyafetine katılmamak anlamına gelir ki bunun en azından edep dışı olduğu ortadadır. Allah için kurbanların kesildiği kurban bayramı günleri de ziyafet günleridir. Peygamberimiz teşrik günlerinin yeme, içme ve Allah'ı anma günleri olduğunu belirtmiştir (Ebû Dâvûd, “Savm”, 50).
Hayız veya nifas halinde kadınların oruç tutmaları haramdır; oruç tutmaları halinde tuttukları oruç geçerli olmayacağı gibi günah işlemiş olurlar. Onlar bugünlere denk gelen ramazan oruçlarını daha sonra kazâ ederler. Esasen şevval ayından altı gün oruç tutmanın tavsiye edilmesinin altında, kadınların ay hali nedeniyle tutamadıkları oruçları derhal kazâ etmelerine bir fırsat hazırlama düşüncesi bulunmaktadır. Şevval orucunun erkekleri de içine alacak şekilde genelleştirilmesi ise, hem kadınların bu durumlarının dikkatten kaçırılması hem de orucun herkesle birlikte tutulmasının kolay oluşuna mâtuf olmalıdır.
Bazı günlerde oruç tutmak ise çeşitli sebeplerle mekruh sayılmıştır. Meselâ; sadece aşure gününde oruç tutmak yahudilere benzemek ve onları taklit etmek anlamını içerdiği için mekruh sayılmıştır. Kimi âlimlere göre sadece cuma gününde veya sadece cumartesi gününde oruç tutmak, nevruz ve mihrican günlerinde oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Ancak kişinin öteden beri alışkanlık haline getirdiği oruç bugünlere rastlarsa, özel olarak bugünlerde oruç tutma kastı bulunmadığı için, bunun bir sakıncası yoktur. Oruç tutmak için özellikle cuma gününü seçmenin mekruh oluşu, bugünün müslümanların haftalık bayram günü kabul edilmesidir. Peygamberimiz, mûtat orucun denk gelmesi dışında, özellikle cuma günü oruç tutmamayı tavsiye etmiştir.
Şek günü oruç tutmak mekruhtur. Havanın bulutlu olması gibi sebepler yüzünden şâban ayının yirmi dokuzundan sonraki günün şâban ayına mı yoksa ramazan ayına mı ait olduğu konusunda şüphe meydana gelirse, bugüne “şek günü” denilir. Bugünün ramazan ayına ait olup olmadığında kuşku bulunduğu anlamına gelir. Bugün herhangi bir oruç tutmak mekruhtur. Şâban ayını oruçla geçiren kimsenin şek gününde orucu bırakmaması daha faziletli olduğu gibi, mûtadı şek gününe denk gelen kimsenin bugünde oruç tutmasında da bir sakınca yoktur. Peygamberimiz ramazanı bir veya iki gün önceden oruç tutarak karşılamayı yasaklamıştır (Buhârî, “Savm”, 11, 14; Müslim, “Sıyâm”, 21; Ebû Dâvûd, “Savm”, 10). Âlimler bu yasaklamaya sebep olarak ramazan orucuna ilâve yapılması endişesini göstermişlerdir. Bu bakımdan şek günü ramazan orucuna niyetle oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Fakat bugünde oruç tutmak genel olarak mekruh olmakla birlikte nâfile niyetiyle tutulan orucun geçerli olacağı, hatta bugünün ramazanın birinci günü olduğunun anlaşılması halinde farz olan oruç yerine geçeceği söylenmiştir.
Ancak ramazanın başlama ve bitiş günlerinde müslümanlar arasında fitne ve uyumsuzluk sokacak tutum ve davranışlardan şiddetle kaçınmak gerekir. Gerekirse bir gün oruç sonradan kazâ edilebilir ama sebep olunan fitneyi ve huzursuzluğu telâfi etmek, ortadan kaldırmak kolay olmaz.
İki veya daha fazla günü, arada iftar etmeksizin birbirine ekleyerek oruç tutmak mekruhtur. Buna visâl orucu (savm-i visâl) denir. Âişe vâlidemizin belirttiğine göre Peygamberimiz müslümanlara acıdığı için visâl orucu tutmalarını yasaklamış; kendisinin bu şekilde oruç tuttuğu hatırlatılınca da "Siz benim gibi değilsiniz; beni Rabbim yedirir, içirir" (Müslim, “Sıyâm”, 55-58) diye cevap vermiştir.
Kadınların aile ve toplum içerisindeki statülerine ilişkin olarak oluşan anlayış doğrultusunda, kadının kocasından izinsiz olarak nâfile oruç tutmasının hoş olmayacağı yönünde görüşler ileri sürülmüştür. Bu gibi anlayışların günümüz sosyal ve aile ilişkileri açısından yerinde olmadığı açıktır.
Maaş veya ücret karşılığı çalışan kimseler, iş veriminin düşmesine yol açması durumunda nâfile oruç tutmamalıdır. Buna mukabil işverenlerin ramazan ayında, oruç ibadetinin kolay ve rahat biçimde yerine getirilebilmesi için birtakım önlemler almaları ve düzenlemeler yapmaları gerekir.
Hacılar, oruç tuttukları takdirde güçsüz ve yorgun düşme ihtimalleri bulunduğu takdirde, zilhiccenin 8 ve 9. günleri olan "terviye" ve "arefe" günlerinde oruç tutmamalıdır. Çünkü hac ibadetini yaparken daha zinde ve canlı olmaları, öncesinde nâfile oruç tutmuş olmalarından hayırlıdır.
[4059018]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:21 a.m.

Orucun temel unsuru ve anlamı, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mutat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer.
Hem kaza, hem de kefareti gerektiren haller:
1- Gıda sayılabilecek şeyleri yemek, içmek, sigara, afyon gibi keyif veren maddeleri kullanmak, ağza giren yağmuru kasten yutmak, kar ve dolu gibi maddeleri bilerek yemek.
2- Cinsi münasebette bulunmak.
Sadece kaza etmeyi gerektiren haller:
1- Çiğ pirinç, hamur, un ve bir defada çok miktarda tuz yemek (az tuz yenirse kefaret gerekir).
2- Pamuk, kagit yemek, çakil, tas, toprak gibi maddeleri yutmak,
3- Makata veya mesaneye ilaç vermek, genize gidecek şekilde buruna ilaç damlatmak, kulağa yağ damlatmak
4- Ağıza alınan suyu veya ağıza giren yağmur, kar gibi maddeleri hata ile yutmak,
5- Unutarak bir şey yedikten sonra, orucunun bozulduğunu zannederek yeyip içmek,
6- İmsak vaktinin gelmediğini veya iftar zamanının geldiğini zannederek, yanılıp bir şey yemek,
7- Eşine dokunma, öpme suretiyle inzal olmak (boşalmak),
8- Kendi arzusu ile dışarıdaki sigara dumanını içine çekmek,
9- Kendi arzusu ile ağız dolusu kusmak,
10- Dişler arasında kalan nohut büyüklüğündeki kırıntıyı yutmak (daha küçük olan kırıntı orucu bozmaz),
11- Deri altına, kas'a veya damara yapılan her türlü ilaç ve aşılar,
12- Sakız çiğneyip suyunu yutmak,
13- Ramazan orucu dışında kalan diğer oruçları kasten bozmak.
[4059020]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:24 a.m.

Kefaret orucu nedir? Oruç kefareti kaç gündür (Kefaret Orucu kaç gün tutulur), Kefaret orucu nasıl tutulur ve Keffaret orucu nasıl niyet edilir, kaza gerektiren durumlar nelerdir? İşte Kefaret Orucu hadis (Kefaret orucu ile ilgili hadisler) Kafaret Orucu hangi durumlarda tutulur ve Kafaret Orucu hakkında bilgi...
Kefâret orucu; bilerek oruç yemenin dünyadaki cezasıdır. Ramazan orucunu özürsüz olarak bozanlar, başka günlerde hem gününe gün oruç tutarak yediklerini öderler, hem de cezâ olarak kefâret orucu tutarlar.
Ramazan-ı şerifte oruç niyetini getirip özürsüz olarak kasden orucu bozmakla keffaret lazım gelir. Yani varsa bir köleyi hürriyete kavuşturmak, imkan yoksa ara vermeden iki ay oruç tutmak, buna da gücü yetmezse altmış fakire yemek yedirmektir. Ama niyet getirmeden orucu yemek kazadan başka bir şey gerektirmez.
Şafii mezhebinde Ramazan-ı Şerifte oruçlu olan kimse cinsi münasebette bulunduğu takdirde kendisine keffaret lazım gelir. Yemek yemek ve su içmekle keffaret söz konusu değildir. Sadece gününe gün kaza etmek lazım gelir.
Kefâret orucu nasıl tutulur?
Ramazan ayında, hiçbir özür yokken, niyet ederek başlamış olduğu bir orucu, bile bile bozan bir kimsenin kefaret cezâsı olarak iki ay oruç tutması gerekir.
Bir senenin Ramazan'ında veya başka senelerde birden fazla bu şekilde oruç bozan bir kimseye tek kefaret icap eder. Şâyet oruç tutmaya güç yetiremiyorsa altmış fakire yemek yedirir.
Kefaret orucu iki Kamerî ay tutulur. Yani meselâ Rebîülâhir ve Recep ayında iki ay üst üste oruç tutan kimse kefaret borcunu ödemiş olur. Yani burada mutlaka altmış günü bulması gerekmez. Meselâ Rebîülâhir otuz gün, Receb ayı da yirmi dokuz gün çekse toplam elli dokuz gün tutacaktır. Buna bir de kaza ekler, böylece altmış günü bulmuş olur.
Fakat kefaret orucunun ilk gününe ayın birinci günü olarak değil de 5'inde veya 10'unda başlasa, artık bundan sonra aylar kaç çekerse çeksin altmış günü tamamlaması gerekir. Bir de kaza orucu tutarak toplam altmış bir günü bulmuş olur.
Kefaret orucunu hiç kesmeyip ara vermeden iki ay veya altmış gün tutmak gerekir. Meselâ, araya yolculuk, hastalık, Ramazan veya bayram, kadınların lohusalığı gibi bir hal girer de iki ayı veya altmış günü doldurmamış olursa, tutulan oruçlar kefaret orucundan sayılmaz, tamamı nafile olacağından yeni baştan tutmaya başlanması gerekir.
Kadınların âdet halleri sıraya mâni değildir. Âdetleri tamamlandıktan sonra gün geçirmeden kaldıkları yerden kefaret orucunu tutmaya devam ederler.
Kaza orucu kefaret orucu ile birlikte hesap edilmez. Yani iki ay üst üste kefaret orucunu tutan kimse kaza orucu olan bir günü ondan ayrı olarak tutar, onun içine katmaz, birlikte hesap etmez. Meselâ Receb'in birinci gününde kefaret orucuna başlayıp, Şaban ayı ile birlikte iki ay üst üste hiç ara vermeden tutan kimse, esas olarak kefaret borcunu tutmuş olur. Kaza orucunu da daha sonra Ramazan'ı müteakip, meselâ bayramın ikinci günü veya istediği bir gün tutabilir. Böylece hem kefaret, hem de kaza borcunu tamamlamış sayılır. Recep ve Şaban aylarından birisinin yirmi dokuz gün çekmesinin bir tesiri yoktur. Yani kefaret orucu tamamlanmıştır. (bk. el-Mezahibü'l-Erbaa, I/579)
Kefaret orucu niyeti nasıldır
Bütün kaza ve keffaret oruçları ile mutlak adak oruçları için niyetin geceleyin veya ikinci fecrin başlangıcında yapılması şarttır. Ayrıca bu oruçları niyette göstermek (tayin etmek) lazımdır. Bundan dolayı bunlardan herhangi biri için fecirden sonra niyet edilirse veya bunlardan hangisinin tutulacağı kalb ile tayin edilmezse, bu oruçların tutulmaları sahih olmaz. Çünkü bu oruçlar için belli bir gün yoktur. Bunlara hangi günlerin ayrılacağı, ancak böyle bir niyet ile tayin edilmiş olur. Ramazan orucu, belirlenmiş adak, herhangi bir nafile oruç için mutlak bir niyet yeterlidir. "Yarınki günün orucunu tutmaya, yarın oruç tutmaya, yarın nafile oruç tutmaya". diye niyet edilebilir. Bununla beraber bunlar için geceleyin niyet edilmesi, bu oruçların tayin edilmesi ve şöyle denilmesi daha faziletlidir. "Yarınki Ramazan orucunu tutmaya niyet ettim."
ORUÇ KEFARETİ HADİSLE SABİTTİR
Ramazan orucunu bilerek bozmanın kefareti de, yemini bilerek bozmanın kefareti de nass ile yani âyet ve hadisle sabittir. Rakamlar vahye dayalıdır. Bu açıdan, kefaret verirken bu rakamlara dikkat etmek gerekir. İlgili nassları hatırlayalım:
* Ramazan ayında bilerek oruç bozan bir kişiye Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm önce, “Bir köle azad edecek kadar mal bulabilir misin?” buyurdu. Adam buna:
“Hayır!” dedi.
Allah Resulü Aleyhissalâtü Vesselâm daha sonra: “Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?” buyurdu. Adam buna: “Hayır!” dedi.
Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bu defa: “Altmış yoksulu yedirecek kadar erzak bulabilir misin?” buyurdu. Adam buna da: “Hayır!” diye cevap verdi.
Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm"a o sırada hurma yaprağından örülmüş ve içi hurma ile dolu bir sepet getirilmişti. Peygamber Efendimiz (asm) o sepeti adama verdi ve: “Bunu sadaka olarak dağıt!” buyurdu.
Adam bu defa: “Ya Resulallah! Bizden daha yoksul birine mi vereceğim? Allah"a yemin ederim ki, bu kara taşlı toprağın üstünde bu hurmalara benim ailemden daha muhtaç bir aile yoktur!” dedi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) mübarek dişleri görününceye kadar güldü. Ve sonra:
“Git de onları çoluk çocuğuna yedir!” buyurdu.1
KEFARET ÖDEMEDE SIRA
Bu hadiste bizimle ilgili olan hüküm ilk üç maddede geçmiştir. Yani Ramazan orucu ile ilgili kefareti bulunan kimse önce gücü yetiyorsa ve varsa bir köleyi satın alıp hürriyetine kavuşturmalıdır.
Buna gücü yetmiyorsa veya (günümüzde olduğu gibi) hürriyetine kavuşturacak köle bulamamışsa, peş peşe iki ay oruç tutmalıdır.
Buna da güç yetiremiyorsa bu defa diğer bir çözüm yolu olarak, her bir güne bedel bir yoksula sabah akşam doyurmak ölçüsünde yiyecek vermelidir. Yani toplam altmış bir yoksula sabah akşam doyuracak şekilde karşılığını vermektir. Yani altmış bir günlük fidye vermelidir.
Bu sırayı gözetmek Hanefî, Hanbelî ve Şafiî mezheplerine göre vaciptir. Malikî mezhebine göre ise kişi bunlardan dilediğini tercih etmekte serbesttir.
[4059022]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:28 a.m.

Oruç nedir? Oruç anlamı nedir? Oruç ne zaman farz kılınmıştır? Orucun Mahiyeti ve Önemi nedir? İşte Siyam, Savm, Müftırat, İmsak, İftar anlamları ile Oruç ne zaman başlar, oruç ne zaman biter, Oruç ile ilgili ayetler, Oruç ile ilgili hadisler, orucun başlangıç ve bitiş vakti ile oruç hakkında tüm detaylar...
Oruç, ikinci fecirden başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi kesmek demektir.
Oruç kelimesinin Arabçası, siyam ve savm'dır ki, nefsi tutmak ve engellemek manasınadır. "Siyam" sözü, Savm'ın çoğulu olarak da kullanılır Din deyiminde "Müftırat" (oruç bozucu) denilen şeylerden nefsi gerçekten veya hükmen yasaklamak bir imsak (oruç tutmak) tır. Yanılarak ve unutarak bir şey yeyip içildiği takdirde hükmen imsak bulunmuş olacağından oruç bozulmuş olmaz.
İmsak sözünün karşıtı İftar'dır. Şöyle ki: Hiç oruç tutmamak bir iftar olduğu gibi, güneşin batışından sonra orucu açmak da bir iftardır. Oruçlu iken orucu bozacak bir şeyin yapılması da bir iftardır. İftar eden kimseye "Muftır" denildiği gibi, orucu bozan şeylerden her birine de "Muftır" denilir. Bunun çoğulu "Muftırat" dır.
Ramazan-ı Şerif ayına Şehr-i Sıyam (Oruç ayı) denir. Ramazan bayramına da, imsaka son verileceği için Îd-i Fıtır (İftar bayramı) denilir. Bayram anlamına gelen Îd'in çoğulu, A'yad'dır.
Ramazan orucu, Peygamberin hicretinden bir buçuk sene sonra Şaban ayının onuncu günü farz kılınmıştır. Bunun farziyeti kitab, sünnet ve icma ile sabittir. "Oruç size farz kılındı." (Bakara:183) âyet-i kerimesi bunu emretmektedir.
Bu çok mübarek ve pek feyizli ibadete gereği üzere devam edenlere müjdeler olsun!..
Âyette orucun başlangıç ve bitiş vakti, mecazi bir anlatımla şöyle belirtilir: "...Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (siyahlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra, akşama kadar orucu tamamlayın..." (el-Bakara 2/187).
İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmanın bir amacı olmalı ve bu iş bilinçli olarak yapılmalıdır. Bu amaç ve bilinç, orucun Allah rızâsı için tutuluyor olmasıdır ki kısaca "niyet" tabiri ile anlatılır. Bu amaç ve bilinç olmadığı zaman, meselâ imkân bulamadığı için veya perhiz, rejim, zindelik gibi başka amaçlar için bu üç şeyden (yeme, içme, cinsel ilişki) uzak durmak oruç olarak değer kazanmaz.
Oruç, Peygamberimiz'in hicretinden bir buçuk sene sonra şâban ayının onuncu günü farz kılınmış olup, İslâm'ın beş şartından biridir. Peygamberimiz bu hususu "İslâm beş şey üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka Tanrı olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek; namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için Beytullah'ı ziyaret etmektir (hac)" diyerek bildirmiştir (Buhârî, "Îmân", 34, 40; "İlim", 25; Müslim, "Îmân", 8).
Orucun farz kılındığını bildiren âyetler de şunlardır:
"Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara 2/183-184).
Oruç tutmak, diğer ibadetlere nazaran biraz daha sıkıntılı olduğu için Allah, orucun farz kılındığını bildirirken, psikolojik rahatlatma sağlayacak ve emre muhatap olan müslümanların yüksünmesini engelleyecek bir üslûp kullanarak, oruç tutmanın önceki ümmetlere de farz kılındığını belirtmesi yanında, ayrıca orucu daha sıkıntılı hale getirmesi muhtemel iki durumu (hastalık ve yolculuk) oruç emrinin hemen peşinden geçerli mazeret olarak zikretmiştir. Bu üslûp, meselâ öteki ümmetlerde de bulunduğu anlaşılan namaz için kullanılmamıştır.
Oruç riyânın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır. Peygamberimiz'den nakledildiğine göre, orucun bu yönüne ilişkin olarak Allah, "Oruç benim içindir; onun karşılığını ben vereceğim" (Buhârî, "Savm", 2, 9; Müslim, "Sıyâm", 30) buyurmuştur. Bu bakımdan oruç tutmanın sevap olarak karşılığı oldukça yüksektir. Cennetin özel olarak oruç tutanların girmesi için ayrılmış bulunan "reyyân" adlı kapısından girme hakkı (Buhârî, "Savm", 4) bu karşılığın mukaddimesi sayılmıştır.
Oruç, nefsin isteklerinden iradî olarak uzak durma olması yönüyle bir irade eğitimine, açlık ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de bir sabır eğitimine dönüşmektedir. İnsanın hayatta başarılı olabilmesi için irade hâkimiyeti ve güçlükler karşısında dayanabilme gücü de önemli bir role sahiptir. Nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun arındırılıp yüceltilmesinde oruç etkili bir yoldur. Bu orucun değişik biçimlerde de olsa hemen bütün din ve kültürlerde riyâzet ve mücâhede yolu olarak mevcut olmasını da açıklar.
Toplumsal hayatta huzursuzluklara yol açan taşkınlıklar, büyük ölçüde insanın hayvanî yönünü tatmin eden maddî zevklere düşkünlükten kaynaklanır. Maddî zevk deyince de akla, yeme içme ve cinsel ilişki gibi zevkler gelir. İşte oruç, insanı maddî zevk ve şehvetler peşinde koşturan, dolayısıyla da, Allah'ın haklarına riayet edemediği için kendisine zulmetmesine, insanların haklarına riayet edemediği için onlara zulmetmesine sebep olan nefs-i emmâreyi teskin etmenin de bir ilâcı, aşırılıkları törpülemenin bir çaresidir.
Oruç, yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarfetmeye de vesile olur. "Tok, açın halinden anlamaz" atasözü de bunu ifade eder.
Orucun, dinimizde önemli bir yeri olan sabır konusuyla irtibatı da burada hatırlanmalıdır. "Namaz ve sabırla yardım isteyin" (el-Bakara 2/153) ve "Sabredenlere ecirleri hesapsız olarak tastamam verilir" (ez-Zümer 39/10) gibi âyetler, "Oruç sabrın yarısıdır" (Tirmizî, "Da'avât", 86) diyen ve orucun Allah için olup mükafâtını da kendisinin hesapsız olarak vereceğini bildiren hadislerin ortak anlamı, orucun sabır boyutunu ve bunun fazilet ve sevabının yüksekliğini anlatır.
Bütün bunlara ilâveten orucun sağlık açısından pek çok yararları bulunduğu da uzman hekimler tarafından ifade edilmektedir. Ramazan orucu zahiren bakıldığında, bir yıl boyunca çalışan vücut makinesinin dinlenmeye ve bakıma alınması gibidir. Oruç, özellikle mide ve sindirim organlarının dinlenmesi için iyi bir moladır.
Oruçla ilgili olarak ilki kutsî hadis olmak üzere Peygamberimiz'in bazı sözleri şöyledir:
"Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık olabilir; fakat oruç başkadır. Çünkü oruç benim içindir ve onun ecrini ben vereceğim" (Müslim, "Sıyâm",164; Nesaî, "Sıyâm", 42).
"Kim iman ederek ve sevabını Allah'tan umarak ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir" (Buhârî, "Savm", 6).
"Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki; oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur; Allah der ki: Ağzı kokan şu kul şehvetini, yemesini, içmesini benim için terkediyor. Mademki sırf benim için oruç tutmuş, o orucun ecrini ben veririm" (Buhârî, "Savm", 9; Müslim, "Sıyâm", 164).
"Oruçlu için birisi iftar ettiği vakit, öteki Rabbi ile karşılaştığı vakit olmak üzere iki sevinç vardır" (Buhârî, "Savm", 9).
"Oruç bir kalkandır" (Buhârî, "Savm", 9; Tirmizî, "Îmân", 8).
Rivayet edildiğine göre saçı başı dağınık bir adam Hz. Peygamber'e gelerek,
-"Ey Allah'ın elçisi! Allah'ın beni yükümlü tuttuğu orucun miktarını söyle" demiş, Peygamberimiz "Ramazan ayını oruçlu geçir" buyurmuş, adam bu defa "Bunun dışında başka oruç tutmam gerekiyor mu?" diye sormuş, Peygamberimiz de "Hayır, yükümlü olduğun başka oruç yoktur. Fakat, nâfile olarak tutabilirsin" cevabını vermiştir. Adam aynı şekilde sorularına devam ederek zekât, namaz ve hac konusunda bilgiler aldıktan sonra "Sana ikramda bulunan Allah'a yemin olsun ki, bu söylenenlerden fazla bir şey de yapmam, eksik de bırakmam" diyerek çekip gitmiş, Peygamberimiz de arkasından şöyle söylemiştir: "Şayet dediğini yaparsa bu adam kurtulmuştur" (Buhârî, "Savm", 1; Müslim, "Îmân", 9).
[4059023]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:30 a.m.

Ramazan Ayı Duaları varmı? Ramazan Ayı'nda hangi dualar etmeli? İşte Ramazan duası (Ramazan Duaları) Ramazan duası arapça, Ramazan Ayı Duaları ve Türkçe Mealleri ile Ramazan Ayında Her Güne Ait Kısa ve Özel Dualar...
Ramazan ve Dualarımız
Ramazan ayı bağışlanma için tam bir fırsat. Bu ayda kendimizi gözden geçirmeli, günahlarımıza tevbe ve istiğfar etmeliyiz. Bu ay bizim için yeni bir başlangıç olmalı. Yaptığımız ibadetler sadece bu ayda kalmamalı, Ramazanı fırsat bilip kendimizi rabbimizin razı olacağı yeni alışkanlıklara hazırlamalıyız. Bunun için öncelikle günahlarımızdan tevbe etmeli, yüce rabbimizden bağışlanma dilemeliyiz.
Yüce rabbimiz “bana dua edin duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü"min, 40/60) buyurmuştur.
Oruçla ilgili ayetler arasında dua ile ilgili bir ayet vardır. Ayet şöyledir:
“Kullarım sana beni sorarlarsa, ben yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına karşılık veririm. Onlar da bana karşılık versinler. Bana güvensinler. Böylece olgunlaşırlar.” (Bakara, 2/186)
Demek ki oruç ile dua arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu yüzden Peygamberimiz (sav), Allah tarafından reddedilmeyecek duaları sayarken oruçlunun duasını özellikle belirtmiştir. [1]
Bu bölümde Kur"an-ı Kerim"de geçen bazı dua cümlelerini hem Arapça asılları hem de Türkçe anlamları ile vermeyi uygun gördük. Bu duaları ezberlemeli, özellikle iftar ve sahur vakitlerinde, namazlarımızda, yolda yürürken, gece yatarken kısacası her zaman bu dualarla rabbimize yalvarmalıyız.
سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
“İşittik ve boyun eğdik. Bağışla bizi rabbimiz! Dönüş sanadır.” (Bakara, 2/285)
رَبَّنَا لا تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
رَبَّنَا وَلا تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا
رَبَّنَا وَلا تُحَمِّلْنَا مَا لا طَاقَةَ لَنَا بِهِ
وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا
أَنْتَ مَوْلانَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“Rabbimiz! Unutursak veya hata yaparsak bizi sorumlu tutma.
Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Rabbimiz! Zorlanacağımız yükü bize taşıtma.
Günahımızı affet! Bizi bağışla! Bize ikramda bulun!
Bizim velimiz sensin. Kâfirlere karşı bize yardım et.” (Bakara, 2/286)
رَبَّنَا لا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ
“Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla; şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın.” (Al-i İmran, 3/8)
رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Ey Rabbimiz! Biz gerçekten iman ettik, artık günahlarımızı bağışla ve o ateş azabından bizleri koru.” (Al-i İmran, 3/16)
رَبَّنَا ءامَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
“Ey Rabbimiz, indirmiş olduğun mesaja inandık, Peygambere uyduk, bizleri bu mesajın canlı şahitleri arasına yaz.” (Al-i İmran, 3/53)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا
وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
“Ey Rabbimiz, günahlarımızı ve davranışlarımızdaki aşırılıklarımızı affet, ayaklarımızı kaydırma ve kâfirler karşısında bize yardım et.” (Al-i İmran, 3/147)
رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأَبْرَارِ
“Ey Rabbimiz, günahlarımızı affet, kusurlarımızı ört ve iyiler ile birlikte canımızı al.” (Al-i İmran, 3/193)
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40)
رَبَّنَا ءاتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا
“Rabbimiz! Katından bize rahmet ver ve işimizde doğruyu göster, bizi başarılı kıl.” (Kehf, 18/10)
رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ * وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ
“Ya Rabbi! Şeytanların vesveselerinden, onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım!” (Mu"minun, 23/97–98)
رَبَّنَا ءامَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
“Ey Rabbimiz! Biz sana inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en iyisisin.” (Mu"minun, 23/109)
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
“Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.” (Mu"minun, 23/118)
رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا * إِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
“Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır.” (Furkan, 25/65–66)
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالإِيمَانِ وَلا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
“Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla. Kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin.” (Haşr, 59/10)
Son olarak bir hadis-i şerif ile bu bölümü de noktalayalım:
Aişe validemiz Peygamberimiz (sav)"e “Ey Allah"ın elçisi! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam o gece nasıl dua edeyim?” diye sorunca Peygamberimiz (sav) “şu duayı oku” buyurdu:
اَللّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي
“Allahım! Sen affedicisin, cömertsin. Affetmeyi seversin. Beni de affet.” [2]
Ramazan Ayında Her Güne Ait Kısa ve Özel Dualar
Aşağıdaki dualar büyük fazilet ve sevaplarla İbn-i Abbas kanalıyla Resulullah'tan (sav) nakledilmiştir
1. Günün Duası: "Allahummec'al siyamî fîhi siyam'es-saimîn ve giyamî fîhi giyam'el-gâimîn ve nebbihnî an nevmet'il-ğâfilîn ve heb lî curmî fîhi ya ilâh'el-âlemin ve'fu annî ya âfiyen an'il-mucrimîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde tuttuğum orucu gerçek oruç tutanların orucu gibi ve ibadetimi gerçek ibadet edenlerin ibadeti gibi kıl; bu günde beni gafillerin uykusundan uyandır; suçumu bu günde bağışla; ey alemlerin ilâhı! Affet beni, ey suçları affeden Rabbim!
2. Günün Duası: "Allahumme garribnî fîhi ilâ merzâtike ve cennibnî fîhi min sehatike ve negimatike ve veffignî fîhi li-girâeti âyâtike bi-rahmetike ya erhem'er-râhimîn"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde beni kendi hoşnutluğuna yakınlaştırıp, gazap ve azabından uzaklaştır Bu günde ayetlerini okumaya beni muvaffak kıl; rahmetin hakkına ey merhametlilerin en merhametlisi
3. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîh'iz-zihne ve't-tenbîh ve bâidnî fîhi min'es-sefâheti ve't-temvîh vec'al lî nesîben min kulli hayrin tunzilu fîh, bi-cûdike ya ecved'el ecvedîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde bana zeka ve uyanıklık (ibadet ve itaatten gafil olmama) hali ver; beni cahillik ve batıl işlerden uzaklaştır Bu günde indirdiğin her hayırdan bana da bir nasip ayır; cömertliğin hakkına ey cömertlerin en cömerdi!
4. Günün Duası: "Allahumme gavvinî fîhi alâ igameti emrik ve ezignî fîhi halâvete zikrik ve evzi'nî fîhi li-edâi şukrik bi-keramik vehfeznî fîhi bi-hifzike ve sitrik, ya ebsar'an-nâzirîn"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde emrini uygulamak için beni güçlendir; bu günde zikrinin güzel tadını bana tattır; kereminle beni bu günde şükrünü eda etmek için hazırla; bu günde hıfzın ve örtünle beni (günah ve beladan) koru; ey basiretlilerin en basiretli!
5. Günün Duası: "Allahummecalnî fîhi min'el-musteğfirîn, vec'alnî fîhi min ibâdik'es-sâlihîn'el-gânitîn, vec'alnî fîhi min evliyâik'el-mugarrabîn, bira'fetike ya erham'er-râhimîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde beni mağfiret dileyenlerden, sana itaat eden salih kullarından ve mukarreb velilerinden kıl; lütuf ve şefkatin hakkında ey merhametlilerin en merhametlisi!
6. Günün Duası: "Allahumme la tehzulnî fîhi li-tearruzi ma'siyetik, velâ tazribnî bi-siyâti negimetik, ve zehzihnî fîhi min mûcibâti sehatike, bi-mennike ve eyâdîke, ya muntehâ rağbet'ir-râğibîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Sana karşı işlediğim günahtan ötürü bu günde beni yalnız bırakma; azap kırbaçınla beni cezalandırma; bu günde gazabına vesile olacak şeylerden beni uzaklaştır; -sonsuz- lütfun ve nimetlerin hakkına, ey şevkli insanların en büyük arzusu!
7. Günün Duası: "Allahumme einnî fîhi alâ siyamihi ve giyamih, ve cennibnî fîhi min hefevatihi ve asamih, verzugnî fîhi zikreke bi-devamihi, bi-tevfigike ya hadiy'el-muzillîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde oruç tutup ibadete durmam için bana yardımcı ol; bu günün sürçme ve günahlarından beni uzaklaştır; bu günde sürekli olarak seni zikretmeği bana nasip eyle; tevfikinle ey yolunu şaşanları hidayet eden!
8. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîhi rahmet'el-eytami ve it'am'et-taam ve ifşa'es-selâm ve suhbet'el-kiram, bi-tavlike ya melce'el-amilîn"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde öksüzlere merhamet etmeyi, -fakirlerin- karnını doyurmayı, karşıma çıkan herkese Selâm vermeyi ve değerli insanlarla oturup kalkmayı bana nasip eyle; iyilik ve ihsanınla, ey arzu edenlerin sığınağı
9. Günün Duası: "Allahummec'al lî fîhi nasiben min rahmetik'el-vasia, vehdinî fîhi li-berahinik'es-satia, ve huz bi-nasiyetî ila merzatik'el-camia, bi-mehabbetike ya emel'el-muştagîn"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde geniş rahmetinden beni nasipsi bırakma; açık delil ve bürhanlarını bana göster ve beni alıp en kapsamlı hoşnutluğa götür; muhabbetinle ey şevkli insanların arzusu!
10. Günün Duası: "Allahummec'alnî fîhi min'el-mutevekkilîne aleyke, vec'alni fîhi min'el-faizîne ledeyke, vec'alnî fîhi min'el-mugarrabîne ileyke, bi-ihsanike ya ğayet'et-talibîn"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde beni sana tevekkül edenlerden, sana göre saadete erişenlerden ve sana yakınlaşan kimselerden kıl; ihsanınla ey arayanların en büyük talebi!
11. Günün Duası: "Allahumme habbib ileyye fîh'il-ihsan, ve kerrih ileyye fîh'il-fusûge ve'l-isyan, ve harrim aleyye fîh'is-sehate ve'n-nîran, bi-avnike ya ğiyas'el-musteğisîn"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde iyilik ve ihsanı bana sevdir; fısk ve günahtan beni nefret ettir; gazabını ve –cehennem- ateşini bana haram kıl; yardımınla ey imdat isteyenlerin imdadı!
12. Günün Duası: "Allahumme zeyyinnî fîhi bi's-sitri ve'l-ifaf, vesturnî fîhi bi-libas'il-gunûi ve'l-kifaf, vehmilnî fîhi ala'l-adli ve'l-insaf, ve aminnî fîhi min kulli ma ehafu bi-ismetike ya ismet'el-haifin"
Anlamı: ALLAHım! Bu günde örtü ve iffetle beni ziynetlendir; bugün kanaat ve elde olana yetinme libasını bana giydir; beni bu günde adalet ve insafa sevk et ve korktuğum herşeyden beni emniyete al; koruma ve ismetinle; ey korkanları koruyan -Rabbim-
13. Günün Duası: "Allahumme tahhirnî fîhi min'ed-denesi ve'l-egdar, ve sabbirni fîhi alâ kainat'il-egdar, ve veffignî fîhi li't-tuga ve suhbet'el-ebrar, bi-avnike ya gurrete ayn'il-mesakîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde beni (maddi ve manevi bütün) kir ve pisliklerden temizle; bu günde olması taktir edilen olaylara karşı beni sabırlı kıl Bu günde takvalı olmaya ve iyi insanlarla arkadaşlık yapmaya beni muvaffak eyle; yardımınla, ey zavallı ve miskin insanların göz nuru!
14. Günün Duası: "Allahumme la tuahiznî fîhi bi'l-aserat, ve egilnî fîhi min'el-hataya ve'l-hefevat, vela tec'alnî fîhi ğarazan li'l-belaya vel-afat, bi-izzetike ya izz'el-muslimîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde ayak sürçmelerimden dolayı beni cezalandırma; hata ve yanlışlarımı bağışla Bu günde beni bela ve afetlerin hedefi etme; izzetinle, ey müslümanların izzeti!
15. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîhi taat'el-haşiîn, veşreh fîhi sadrî bi-inabet'il-muhbitîn, bi-emanike ya eman'el-haifîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde bana huşu ehlinin itaatini nasip eyle; mütevazi insanlar gibi dönüş yapıp tövbe etmemle göğsümü genişlet; emanınla, ey korkanların emanı ve güveni!
16. Günün Duası: "Allahumme veffignî fîhi li-muvafeget'il-ebrar ve cennibnî fîhi murafagat'el-eşrar, ve avinî fîhi bi-rahmetike ila dar'il-garari bi-ilahiyyetike ya ilah'el-alemîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde iyi insanlarla arkadaş olmaya beni muvaffak kıl ve kötü insanların arkadaşlığından beni uzaklaştır Rahmetinle bana ebediyet ve sükunet yurdu olan -cennette- yer ver; ilahlığın hakkına, ey alemlerin ilahı!
17. Günün Duası: "Allahummehdinî fîhi li-salih'il-e'mali, vegzi lî fîh'il-havaice ve'l-amal Ya men la yehtacu ile't-tefsiri ve's-sual Ya alimen bima fî sudur'il-âlemin, salli alâ Muhammedin ve Âlih'it-tahirin"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde beni salih amellere hidayet et; bu günde beni hacet ve arzularıma kavuştur Ey açıklamaya ve sormaya ihtiyacı olmayan; ey alemdekilerin göğsünde bulunanları (içinde geçenleri) bilen –Rabbim-! Muhammed'e ve onun tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet et
18. Günün Duası: "Allahumme nebbihnî fîhi li-berakati esharih, ve nevvir fîhi galbî bi-ziyai envarih, ve huz bi-kulli â'zâî ile't-tibai asarih, bi-nûrike ya munevvira gulûb'il-arifîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günün seherlerinin bereketlerinden yararlanmak için beni uyandır; nurların ışığıyla kalbimi aydınlat ve bütün uzuvlarımı bu günün eserlerinden, bereketlerinden yararlandır; nurun ile, ey ariflerin gönüllerini aydınlatan!
19. Günün Duası: "Allahumme veffir fîhi hazzî min berakatih, ve sehhil sebîlî ila hayratih, vela tehrimnî gabûle hasenatih, ya hadiyen ile'l-hagg'il-mubîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günün bereketlerinden nasibimi bol et; hayırlarına ulaşma yolumu kolaylaştır; iyi amellerinin kabulünden beni mahrum bırakma; ey apaçık hakka hidayet eden -Rabbim-!
20. Günün Duası: "Allahummefteh lî fîhi ebvab'el-cinan, ve eğlig annî fîhi ebvab'en-nîran, ve veffignî fîhi li-tilavet'il-gur'an, ya munzil'es-sekîneti fî gulûb'il-mu'minîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde cennet kapılarını (yüzüme) aç; cehennem kapılarını -yüzüme- kapat; bu günde Kur'ân okumaya beni muvaffak kıl; ey müminlerin kalplerine sükunet ve huzur indiren -Yüce ALLAH-!
21. Günün Duası: "Allahummec'al lî fîhi ila merzatike delîla, vela tec'al li'ş-şeytani fîhi aleyye sebîla, vec'al'il-cennete lî menzilen ve megîla, ya gaziye havaic'it-talibîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde beni hoşnutluğuna götürecek bir kılavuz kıl bana; bu gün Şeytan'ı bana ulaştıracak hiçbir yol bırakma; benim yerleşeceğim ve rahat edeceğim yeri cennet kıl; ey arayanların hacetlerini yerine getiren -Rabbim-!
22. Günün Duası: "Allahummefteh lî fîhi ebvabe fazlik, ve enzil aleyye fîhi berakatik, ve veffignî fîhi li-mucibati merzatik, ve eskinnî fîhi buhbûhati cennatik, ya mucîbe davet'il-muztarrîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Fazl-ü rahmetinin kapılarını bugün yüzüme aç; bu günde bereketlerini üzerime indir ve beni hoşnutluğuna vesile olacak şeylere muvaffak kıl; beni cennetlerinin ortasına yerleştir; ey perişanların duasını kabul eden -ALLAH-!
23. Günün Duası: "Allahummeğsilnî fîhi min'ez-zunûb, ve tahhirnî fîhi min'el-uyûb, vemtehin galbî fîhi bi-tegv'el-gulûb, ya mugîle eserat'il-muznibîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde beni günah ve kusurlardan beni yıkayıp temizle; kalbimin imtihanında bana kalplerin takvasını ver; ey günahkarların sürçmelerini bağışlayan –Rabbim-!
24. Günün Duası: "Allahumme innî es'eluke fîhi ma yurzîk, ve eûzu bike mimma yu'zîk, ve es'eluk'et-tevfîge fîhi lien utîake vela a'siyek, ya cevad'es-sailîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde seni razı edecek şeyleri senden diliyor ve seni rahatsız edecek şeylerden sana sığınıyorum -ALLAH'ım!- Bu günde sana itaat edip karşı gelmemek için senden tevfik ve yardım diliyorum; el el açıp dilenenlere cömert davranan –Rabbim-!
25. Günün Duası: "Allahummec'alnî fîhi muhibben li-evliyaik, ve muadiyen li-e'daik, mustennen bi-sunneti hatemi enbiyaik, ya asime gulûb'in-nebiyyîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Beni bu günde velilerini seven, düşmanlarına düşmanlık besleyen ve peygamberlerinin sonuncusu -Muhammed Mustafa'nın (saa)- sünnetine uyan kimselerden kıl; ey peygammerlerin kalplerini koruyan -Yüce ALLAH-!
26. Günün Duası: "Allahummec'al sa'yî fîhi meşkûran ve zenbî fîhi mağfûran ve amelî fîhi magbûlen ve aybî fîhi mestûra, ya esme'as-samiîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde çabamı mükafatlandır; günahımı bağışla; amelimi kabul buyur ve gözümü –günahlara- kapa; ey duyanların en iyi duyanı!
27. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîhi fazle leylet'il-gadri ve sayyir umûrî fîhi min'el-usri ile'l-yusr, vegbel meazîrî ve hutta anni'z-zenbe ve'l-vizr, ya raûfen bi-ibadih'is-salihîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde bana kadir gecesinin sevabını lütfeyle; işlerimi zorluktan kolaylığa dönüştür; mazeretlerimi kabul buyur; günah ve vizr-ü vebalı üzerimden kaldır; ey salih kullarına şefkatli olan!
28. Günün Duası: "Allahumme veffir hazzî fîhi min'en-nevafil, ve ekrimnî fîhi bi-ihzar'il-mesail, ve garrib fîhi vesîletî ileyke min beyn'il-vesail, ya men la yeşğaluhu ilhah'ul-mulihhîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde müstehap (sünnet) amellerden nasibimi çoğalt; -dünya ve ahirette- sorumlu olduğum şeyleri hazırlayarak bana lütuf ve bağışta bulun; bugünde vesileler arasından sana vesilemi yakınlaştır bana; ey ısrarla –yalvaranların- ısrarı kendisini –başkalarıyla ilgilenmekten- alıkoymayan –Rabbim-!
29. Günün Duası: "Allahumme ğaşşinî fîhi bi'r-rahmet, verzugnî fih'it-tevfîga vel-isme, ve tahhir galbî min ğayahib'it-tuhmet, ya rahimen bi-ibadih'il-mu'minîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde rahmetinle beni kapla; bu günde bana -iyi amelleri yapmak için- tevfik ve -kötü amellerden- korunma -gücü- lütfeyle ve beni şüphe ve suç unsuru addedilebilecek şeylerin karanlığından temizle; ey mümin kullarına merhametli olan -Rabbim!-
30. Günün Duası: "Allahummec'al siyamî fîhi bi'ş-şukri ve'l-gabûli alâ ma terzahu ve yerzah'ur-resûl, muhkemeten furûuhu bi'l-usûl, bi-haggi seyyidina Muhammedin ve Âlih'it-tahirîn, ve'l-hamdulillahi rabb'il-alemîn"
Anlamı: ALLAH'ım! Bu günde tuttuğum orucu kendin ve resulün beğendiği şekilde mükafatlandırıp kabul buyur ve onun furuunu -iman ve ihlas olan- usuluyla pekiştir; efendimiz Muhammed ve onun tertemiz Ehlibeyti hakkında
-Ey Rabbim!- Ve bütün övgüler alemlerin rabbi olan ALLAH'a mahsustur
[4059025]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:34 a.m.

Oruç nedir? Orucun Çeşitleri kaç tanedir? Orucun Çeşitleri nelerdir? İşte Orucun anlamı ve Orucun Çeşitleri hakkında bilgi...
Oruç, İslam dininin beş şartından biri. Yılda bir ay, ramazan ayında, Tanrı'ya kulluk ve ibadet amacıyla, tanyerinin ağarmağa başlamasından güneş batmasına kadar, niyetlenerek bir şey yiyip içmekten ve orucu bozan başka şeylerden nefsi korumak suretiyle tutulur
Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir.
Oruc'un kısımları nelerdir?
Oruç altı kısma ayrılır.
1- Farz Oruç: ramazan ayı orucunun edası da, kazası da farzdır.
2- Vacib Oruç: Nafile olarak tutulan, sonradan bozulan orucun kazası.
3- Sünnet Oruç: Muharrem ayının 9 ve 10'uncu veya 10 ve 11'inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu oruca Aşura Orucu denir.
4- Sünnet Oruç: Muharrem ayının 9 ve 10'uncu veya 10 ve 11'inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu oruca Aşura Orucu denir.
5- Mekruh Oruç: Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak,ara vermeden yani, akşam iftar etmeden 2-3 gün peş-peşe oruç tutmak (ki buna savm-ı visal denir) mekruhtur. bayram günleri de dahil bütün sene boyunca aralıksız her gün oruç tutmak da mekruhtur.
6- Nafile Oruç: Yukarıda sayılan vakitler dışında, kerahet olmayan günlerde oruç tutmak ise nafiledir.
Oruçlar: Farz, vacib, nafile ve mekruh nevilerine ayrılır. Farz ve vacib oruçlar da belirli ve belirsiz kısımlara ayrılır.
Ramazan ayı orucu belirli bir farzdır. Kazaya kalan ramazan ayına ait oruçlarla keffaret olarak tutulacak oruçlar da belirsiz birer farzdır. Bunlar, istenilen mubah günlerde tutulabilir.
Belli bir günde tutulması adanan bir oruç, belirli bir vacibdir. Herhangi bir gün, herhangi bir ay veya herhangi bir hafta gibi, belirlenmeyip tutulması adanan bir oruç da belirsiz bir vacibdir.
Adanan itikaf oruçları da birer belirli vacib demektir ki, itikaf zamanlarına mahsustur.
Allah Teala'nın rızası için tutulacak nafile oruçlar da başlı başına bir nevi teşkil eder. Bunlar sünnet, müstahab, mendub diye isimlenirler. Aşura günü ile beraber ondan bir gün önce veya bir gün sonra tutulan oruçlar ve Eyyam-ı Biyz denilen her ayın on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci günleri tutulan oruçlar gibi. Bunlar müstahabdır.
"Haram Aylar" denilen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarının perşembe, cuma ve cumartesi günlerinde ve Zilhiccenin başından dokuz günde tutulacak oruçlar da müstahabdır.
Ramazan bayramının birinci gününde, Kurban bayramının dört gününde tutulacak oruçlar tahrimen mekruhtur. Çünkü bu günler, Yüce Allah'ın kullarına olan birer ziyafet günüdür. Bu ziyafetten kaçınmak uygun olmaz. Bununla beraber bu, günlerde tutulan oruçlar yine oruçtur. Şu kadar var ki, bozulursa kazası gerekmez. Çünkü caiz görülmeyen şey benimsenmiştir. Diğer bir görüşe göre, kazası gerekir.
Nevruz denilen ilkbahar gününde ve "Mehrican" denilen son bahar gününde kasden tutulan oruçlar tenzihen mekruhtur. Çünkü bu günlere hürmet edilmiş gibi olur. Oysa ki bunlara hürmet haramdır. Eğer adet üzere tutulan bir oruç bu günlere rastlarsa, bunun keraheti olmaz.
Yalnız cuma veya yalnız cumartesi günü ve özellikle Muharremin "Aşure günü" denilen yalnız onuncu günü oruç tutmak da tenzihen mekruhtur.
Geceleyin orucu bozmayıp iki gün birbirine bitişik olarak oruç tutulması da mekruhtur. Buna "Savm-i Visal" denilir. Nafile oruçlarda iyi olan oruç tutma şekli, birgün oruç tutmak ve birgün de tutmamakdır. Bu şekilde tutulan oruca "Savm-i Davudi" denir. .
Hacılar için, güçsüzlük verecek olduğu takdirde, "terviye" ve "arefe" günlerinde oruç tutmak mekruhtur. Çünkü daha sonra yapacakları hac işlerini yerine getirmekten aciz kalabilirler.
Şek günü denilen günde Ramazan ayına veya bir vacibe niyet edilerek tutulan oruç da mekruhtur.
Şek günü, Şaban ayının otuzuncu günüdür. İsterse havada bir engel bulunmasın. Çünkü o gün, başka bir beldede hilalin görünmüş olması mümkündür. Bu, hilalin doğuşunun değişik yerlerde olabileceğine itibar edilmemesine göredir. Hilalin doğuşunun değişik yerlerde olabileceğini kabul edenlere göre, bir günün şek günü sayılabilmesi için hava bulutlu olmalıdır. Yahut gecenin otuzuncu gece olduğuna dair bir alamet bulunmalıdır. Misal: Hilalin görüldüğüne dair olan şehadet reddedilmiş olmalıdır.
Şek günü, ramazan ayına veya bir vacib oruca niyet edilerek oruç tutulsa, bakılır: Eğer ramazan olduğu anlaşılırsa, bu oruç ramazan orucundan sayılır. Ramazan olmadığı anlaşılırsa, ramazan orucuna niyet edilmiş olduğu takdirde nafile bir oruç olur, iftar edilirse, kazası gerekir. Fakat bir vacibe niyet edilmiş olduğu takdirde, o vacib oruç sahih olur.
Eğer o günün Şaban'dan mı, yoksa Ramazan'dan mı olduğu anlaşılmazsa, bir vacib için niyet edilmiş olan oruç, o vacib için sahih olmaz. Çünkü o günün Ramazan'dan olması ihtimali vardır.
Şek gününde nafile oruca niyet edilse, sahih olan görüşe göre, bunda bir sakınca yoktur. Ramazan olduğu anlaşılırsa, Ramazan orucu tutulmuş olur. Şaban olduğu bilinirse, bu oruç bir nafile olur. Bu durumda iftar edilse kazası gerekir, çünkü bunun tutulması benimsenmiştir.
Şek gününde: "Ramazan ise oruç tutmaya, değilse iftar etmeye" şeklinde niyet etmiş olan bir kimse, oruç tutmuş olmaz. Çünkü oruca niyet edilince kesinlik gerekir. Böyle tereddütle oruca niyet olamaz.
Şek günü, insanlara yaymamak suretiyle oruç tutmak, ilim sahibi kimseler için daha faziletlidir. Halk için tedbirli olmak daha faziletlidir. Onlar ihtiyatlı davranarak zeval vaktine kadar, orucu bozan şeylerden sakınırlar. Ramazan olmadığı anlaşılınca iftar ederler. Böylece ramazandan olmayan bir günü ramazandan saymış olmazlar.
Bu hususta bilgi sahibi sayılanlar, şek gününde oruca nasıl niyet edileceğini bilenler ve aynı zamanda o günün ramazan olduğuna dair kesin kanaat sahibi olmayanlardır. Bu şekilde niyet edilmesini bilmeyenlerde halk sınıfıdır. Bunlara,"havas" karşıtı olarak "avam" denilir.
Şaban ayında tamamen oruç tutan veya son üç gününde oruçlu bulunan kimse için de, şek günü oruç tutması daha faziletlidir.
Oruç tutup bununla beraber bir ibadet inancı ile hiç bir şey konuşmamak suretiyle "Sükut Orucu" tutmak mekruhtur. Fakat düşünmek için veya faydasız sözlerden kaçınmak için susmakta kerahet yoktur.
Bir kadın için, kocasının izni olmaksızın nafile oruç tutmak mekruhtur. Kocası bu orucu bozdurabilir. Kadın da sonradan kocası izin verince veya kadın yalnız kalınca, o bozmuş olduğu orucu kaza eder.
Bununla beraber bir erkek hasta olursa veya oruçlu bulunursa veya hac ve umre için ihramda ise, zevcesini nafile oruçtan men edemez. Çünkü bu durumlarda zevcesine yakınlık gösteremez.
Bir ücret karşılığında hizmet gören kimse, hizmet ve çalışmasına noksanlık verecekse, işverenin rızası olmadıkça nafile oruç tutamaz. Fakat böyle bir zarara sebebiyet vermeyince, işverenin izin vermesine bakmaksızın nafile oruç tutabilir.
Üzerinde Ramazan ayından kazaya kalmış oruç bulunan kimsenin, nafile oruç tutması mekruh değildir.
Oruç tutulması yasaklanan bayram günlerinde iftar edilmeksizin tam bir sene devamlı oruç tutulması mekruhtur. Buna, "Savm-i Dehr" denir. Bayram günleri iftar edildiği takdirde, böyle bir oruçta sakınca yoktur. Ancak bu oruç, oruç sahibini takatsiz düşürmemeli ve onu bir adet haline getirmemelidir. İbadet, adet dışında sadece Allah'ın rızası için yapılır.
Şevval ayında ayrı ayrı günlerde, haftada iki gün olmak üzere altı gün oruç müstahabdır. Bununla beraber arka arkaya altı gün oruç tutulmasında da, tercih edilen görüşe göre, bir sakınca yoktur. Bazı alimlere göre böyle arka arkaya tutulmasında kerahet vardır.
Şek gününde ihtiyaten oruç tutan kimse, unutarak bir şey yedikten sonra, o günün Ramazan olduğu anlaşılmakla oruca niyet etse, bu yeterli olmaz, o günü kaza etmesi gerekir. Ancak, o gün akşama kadar bir şey yeyip içmemesi lazım gelir. Diğer bir görüşe göre, bu halde niyet ederek tutacağı oruç, sahih olur. Çünkü niyetten önce olan unutma, niyetten sonraki unutma gibidir.
[4059049]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 2:35 p.m.
Sual: Ramazan ayının önemi nedir?
CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.
Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.
Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.
İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.
Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)
Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.
Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama orucu kazaya bırakmayı mubah kılan dînî bir mazeret varsa, o zaman ramazan orucunu kazaya bırakmak günah olmaz.)
Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]
(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]
(Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]
(Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]
(Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]
(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; ramazan ayı, sonraki ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]
(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]
(Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]
(Bu aya ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ. Mansur]
(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]
(Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.) [İ. Ebiddünya]
(İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]
(Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]
(Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi]
(Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]
(Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim]
(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani]
(Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allahü teâlâ yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştırır.) [Buhari]
(Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim]
(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.)
CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.
Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.
Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.
İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.
Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)
Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.
Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama orucu kazaya bırakmayı mubah kılan dînî bir mazeret varsa, o zaman ramazan orucunu kazaya bırakmak günah olmaz.)
Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]
(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]
(Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]
(Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]
(Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]
(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; ramazan ayı, sonraki ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]
(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]
(Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]
(Bu aya ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ. Mansur]
(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]
(Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.) [İ. Ebiddünya]
(İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]
(Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]
(Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi]
(Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]
(Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim]
(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani]
(Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allahü teâlâ yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştırır.) [Buhari]
(Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim]
(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.)
[4059051]
abbas63 [None]
:: July 9, 2014, 5:58 p.m.
guzel konu bunlari kendinmi yazzdin yoksa kopyalayip yapistirdinmi
[4059054]
kingarthur_33 [None]
:: July 9, 2014, 8:13 p.m.
güzel çalışma.. teşekkürler
abbas kardeş kopyalamıştır büyük ihtimal arkadaş
bu kadar uzun şey elle yazılır mı mübarek
abbas kardeş kopyalamıştır büyük ihtimal arkadaş
bu kadar uzun şey elle yazılır mı mübarek
[4059056]
.::KeNaN::. [None]
:: July 9, 2014, 8:22 p.m.
kingarthur_33 yazdı: »güzel çalışma.. teşekkürler
abbas kardeş kopyalamıştır büyük ihtimal arkadaş
bu kadar uzun şey elle yazılır mı mübarek
Bazıların elle yazdım , bazıların kopyaladım.