Yine canım sıkıldı bir konu açayım dedim. Bu başlık altında ister garip bilgiler istersede ilginç hikayeler paylaşmanızı rica ediyorum. Bu tartışma başlığınıda çöp etmeyiniz lütfen. 
1. Coca Cola'da renklendirici kullanılıyor; gerçek rengi ise yeşil.

2. Saatin icadından önce, belirli bir süre boyunca yanmaya ayarlanan mum saatleri vardı. Hatırlatıcı veya alarm kurmak istediğinizde, istediğiniz zamana denk gelecek şekilde muma bir çivi tutturuyordunuz ve mum o seviyeye kadar eridiğinde, bunlar metal mumluğun üzerine düşüp ses çıkararak sizi uyarıyordu.

Ben ordan iq testi çözdüm 359 çıktı kapıştırmak isteyen varsa beklerimAslan Recep (TR1) dedi:1. Coca Cola'da renklendirici kullanılıyor; gerçek rengi ise yeşil.
2. Saatin icadından önce, belirli bir süre boyunca yanmaya ayarlanan mum saatleri vardı. Hatırlatıcı veya alarm kurmak istediğinizde, istediğiniz zamana denk gelecek şekilde muma bir çivi tutturuyordunuz ve mum o seviyeye kadar eridiğinde, bunlar metal mumluğun üzerine düşüp ses çıkararak sizi uyarıyordu.
Mum olayı hakkaten enteresan bir bilgiymişAslan Recep (TR1) dedi:1. Coca Cola'da renklendirici kullanılıyor; gerçek rengi ise yeşil.
2. Saatin icadından önce, belirli bir süre boyunca yanmaya ayarlanan mum saatleri vardı. Hatırlatıcı veya alarm kurmak istediğinizde, istediğiniz zamana denk gelecek şekilde muma bir çivi tutturuyordunuz ve mum o seviyeye kadar eridiğinde, bunlar metal mumluğun üzerine düşüp ses çıkararak sizi uyarıyordu.
melih bunu sevdi

güzel bi konu çoğu kişi ilgi gösterir umarım

13 Mart 2019 tarihinde Türkçe Rap piyasasına "Oyun Başlasın" adlı diss şarkısıyla "Diablo63" isimli bir kullanıcı katılıyor. Maskeli bir karakter olan Diablo daha ilk şarkısında Türkçe Rap'in bilinen isimlerinden olan MASSAKA'ya diss atıyor daha sonra Diablo63 isimli kullanıcı Youtube kanalına "Sihirbaz" ve "Ölüme Atak" adlı 2 diss parçası daha yayınlıyor..
18 Nisan 2019 tarihinde sessizliğini bozan "MASSAKA" Diablo63 kullanıcısına karşı "Cehennemin Dibi" adlı diss şarkısını yayınlıyor ve ikili arasındaki dissleşmeler Youtube'dan başka Sosyal Medya platformlarında storylerle devam ediyor.
2 Mayıs 2019 tarihinde MASSAKA Youtube kanalında "Diablo63 - MASKEM" adlı şarkısı yayınlanıyor ve Türkçe Rap dinleyicileri Diablo63 isimli kullanıcının MASSAKA olduğunu anlaşmış oluyor...
Olaylardan sonra Türkçe Rap'e 2 hesapla devam eden MASSAKA 2 çar kasmaya devam etmiştir

Güzel bir oyun, güzel bir hikaye "ilginç bilgiler ve ilginç hikayeler" başlığı altında bende bir paylaşımda bulunayım dedim iyi forumlar...


Güzel bilgiler. 😀
Teşekkürler umarım.
- Dünya üzerinde keşfedilmiş en dayanıklı canlı olan Tardigrad, vakumlu uzay ortamında 10 gün hayatta kalabilmektedir.
- Dünya'nın çekirdek kısmı 5500 santigrat derece sıcaklıktadır. ...
- Antarktika'daki toplam buz miktarı, Atlas Okyanusu'ndaki su miktarına eşittir.
- Dünya'ya her gün 8.600.000 yıldırım düşmektedir.

!. Dünya üzerindeki ilk canlılık örneklerine günümüzden 3.5 milyar yıl öncesine ait tabakalarda, Avusturalya’da rastlanmaktadır. Bu o kadar uzun bir süredir ki, o dönemde atmosferde oksijen bile bulunmamaktadır.

2. Çin’deki hava kirliliği uzaydan görülmektedir. Çin Seddi, uzaydan görülemez.

3. Her gün 200.000 bebek dünyaya gelmektedir.

4. Bir insan uzay boşluğunda, tamamen korunmasız olarak en fazla 2 dakika hayatta kalabilir.

5. Kum taneleri mikroskop altında böyle görünür.

1. Bir günde 24 saat yoktur. Doğrusu, 23 saat 56 dakika 4 saniyedir.

2. İnsan DNA’sı %50 oranında muz DNA’sı ile aynıdır.

3. Dünya, bir bowling topundan bile daha pürüzsüzdür. Bowling topunun üzerindeki, hissedilemeyen pürüzlerin aksine, en yüksek dağ ile en derin okyanus bile Dünya yüzeyinin kalınlığının sadece 5.000’de 1’ini oluşturur.

4. Dünya’daki suların %97’si tuzlu, %3’ü tatlı sudur.

5. 1 Litre okyanus suyu içerisinde, 1 gram altının 13 milyarda biri kadar altın elementi bulunur.
Kaynak: Sözcü Gazetesi

Namaz Kılan Hırsız
Ahmet bin Hadraveyh Hazretlerinin evine bir gün bir hırsız girdi, her tarafı aradı fakat götürecek bir şey bulamadı. Eli boş döneceği zaman Ahmet bin Hadraveyh ey! genç diye seslendi, ey! genç şu kovayı al su doldur abdest al ve namaz kıl bu arada evime belki bir şey gelir sana veririm böylece evimden boş dönmemiş olursun dedi.
Genç onun emrettiği gibi hareket etti sabah olunca zenginlerden biri Ahmet bin Hadraveyhe yüz elli altın getirdi Ahmed bin Hadraveyh Hazretleri bu parayı o gence vererek al dedi bu gece kıldığın namazlar sebebiyle sana mükafattır.
Genç onun bu merhamet ve ittifakı karşısında şaşırdı adeta hali de değişti, sonra yolumu kaybetmiş bozuk işlere dalmıştım.
Bir gece hayırlı bir iş yapıp Allah-u Telalaya İbadet ettim, Rabbimde bana böyle ihsanda bulundu diyerek tövbe etti. Ahmet bin Hadraveyh Hazretlerine talebe oldu. Hırsızlık için geldiği evden hakikatinde boş dönmemiş oldu namaz vesilesiyle namaz namaz, namaz…
Kaynak: Anonim

Bosnalı Mestan
Bir insanın gönlünden taşan peygamber sevgisi, sarhoş Mestan’ın peygamber efendimize aşkı. Bosnada yaşayan yaşadığı civarda meşhur olan herkesin tanıdığı hiç ayık gezmeyen Mestane vardı ismi Mestane. Mestane her gün içer her gün etrafını rahatsız eder ve her gün herkes ondan şikayet ederdi mestaneyi yolda görseler yolunu değiştirirler adını duysalar illallah ondan ettik derler.
Mestane bir gün köyün muhtarının kapısını çaldı muhtar kapıyı açtı mestane telaşlı bir şekilde muhtar dedi muhtar ben bu gece rüyamda Resululallah’ı gördüm resulullah (a.s.) beni yakamdan öyle bir tuttu öyle bir salladı ki mestane yeter artık ne bu halin mestane kendine gel çabuk bana geliyorsun seni bekliyorum mestane.Muhtar beni ne olur Medine’ye götür, Allah aşkına beni Medine’ye götür.
Muhtar mestanenin sadece içki parası almak için bir hikaye uydurduğunu düşündü ve başına bela olmasın diye cebinden 3-5 kuruş mestane dedi ki ben para istemiyorum muhtar ben peygamberimi gördüm, peygamberim beni çağırdı beni Medine’ye götür sen bu köyün muhtarısın bu köyün emrisin ne yap ne et beni Medine’ye götür muhtar, beni bilirsin camınızı, tavanını, çerçevenizi yıkarım, kırarım beni Medine’ye götür muhtar dedi.
Köydeki herkesi gezdi ben peygamberimi gördüm peygamberim beni çağırdı ne olur beni Medine’ye götürün diye herkese yalvardı,ama maalesef köydeki herkes muhtar gibi düşünüp cebine3-5 kuruş koyup başlarına bela olmasın diye göndermişler,
Mestane paraları aldıktan sonra baktı ki ben bu parayla Medine’ye gidemem dedi çaresizce tekrar muhtara gider ve derki; Muhtar der beni Medine’ye götür ne olursun Muhammed’im beni çağırıyor der beni Medine’ye götür der ve muhtar olayın ciddiyetinin farkına varır ve baktığı 4-5 ineği satar mestane ile hacca gitmeye karar verir mestane ile muhtar önce Medine’ye gider kafile Medine’ye vardıklarında otobüs Medine’de otelin önünde durunca mestane hemen otobüsten fırladı ve birinin kolundan tutup peygamber nerede?
dedi, resulullah nerde? dedi, HZ. Muhammed nerede? dedi. Karşısındaki sorusundan anladı ve bu taratan buradan diyerek Mescid-i nebi’yi gösterdi mestane birden oraya koşmaya başladı, muhtar arkasından bağırıyor mestane valizlerimiz burada odalarımıza yerleşelim sonra gideriz zaten ama mestane dinlemiyor, muhtar peşinden koşuyor yer bilmiyorlar yurt bilmiyorlar birbirlerini kaybetmesinler diye mestane önde muhtar arkada koşturuyorlar mestane Mescid-i nebi,yi sarmalan duvarlardan girince koyuverdi en öne doğru gitti ve dedi ki ya Resulullah ben geldim.
Sen gel dedin ve geldim bir yolunu buldum sana geldim ya Resulallah ve ne hikmettir ki Mescid-i nevebi,deki görevliler ses çıkarılmasına izin vermezdi edep derlerdi edep-i hacim derlerdi ama kimse mestaneye karışmadı hac döneminde Mescidi-i nevebi’deki o yeşil halıların bulunduğu cennet bahçesi denilen bir yer var Allah’ım bir gün herkese nasip etsin oraya gitmeyi. yerde namaz kılmak en önemli şeylerden biridir ama hac zamanı özellikle öyle kalabalık olur ki ve denilene göre orada 2 rekat namaz kılmak için saatlerce beklemek gerekiyor ve çoğu kişiye sıra gelmiyor.Mestane önündeki kalabalığı adeta bir sürat teknesi gibi yardı ve peygamberimizin kabrinin yanında ki parmaklıklara yanağını dayadı ve dedi ki ya resulullah ben geldim sen beni bu kadar mı çok sevdin? beni davet ettin bu ne büyük bir şeref san geldim ya Resulullah.
Ben bütün günahlarımı tövbe ettim ama çok merak ediyorum biliyor musun? acaba sen bana şefaat edecek misin? ben seni çok seviyorum ya Resulullah senden daha çok kimseyide sevmedim, Bosna nere Medine nere sen beni çağırmasan ben buraları bulamazdım.
Sen beni sevmeseydin beni davet etmeseydin ya Resulullah ben seni çok seviyorum ya Resulullah diyor hep aynı şeyleri tekrar ediyor, muhtar başında 1 saat 2 saat bekledi baktı ki olacak gibi değil omuzuna dokunarak mestane dedi kardeşim hadi gidelim dedi otelimize yerleşelim tekrar geliriz dedi ama mestane muhtarı aldırış etmeden git başımdan tamam muhtar sen vazifeni yaptın beni getirdin.
Ben artık buradayım otel de senin olsun, valizler de senin olsun, otobüs de senin olsun. o zaman mescid normal saatlerde gece 24:00’da kapatıp, imsak vakti geri açılıyor kapanış vakti geldiğinde polisler ve görevliler hadi tamam saat tamam hadi yallah diyorlar mestane polislere bakıp ben onun misafiriyim beni o davet etti ne olur beni çıkarmayın ben onun misafiriyim ben Bosna dan geldim ne olur beni çıkartmayın gelin ki polisler ve görevliler Mestanenin ağlayışına samimiyetine inanıp tamam derler kapılar kapanır ve yeşil kubbenin altında sadece mestane ile Resulullah yalnız beraber sabahlıyorlar ve mestane hiçbir şey yiyip içmiyor 2. gün olunca yine polislere yalvarıyor yakarıyor ben onun misafiriyim bu gecede kalayım diyor ve yine kalıyor.
Ama 3. gün artık polislerden emniyetten sorumlu olan yetkili kişi Mestaneye bakıyor ki mestane sadece zemzem içiyor ve namaz kılıyor ve Mestaneye baktıklarında rengi benzi atmış bu adamı çıkartın buradan bir şeyler yiyip içsin sonra yine gelsin kalsın yoksa bu adam ölecek diyorlar.Emir olduğu için polisler Mestanenin yanına gidip mestane git bir şeyler yiyip iç sonra yine gelirsin,
Mestane bakıyor onlara ve diyor ki ben aç değilim ben iyiyim beni çıkarmayın diyor ve polisler olmaz diyor mestane ne olursunuz ben iyiyim beni ondan ayırmayın ben onun misafiriyim beni o davet etti tamam diyorlar yemeğini ye yine gel mestane hayır diyor beni ondan ayırmayın ben aç değilim ben iyiyim diyor ve polisler emir aldıkları için Mestanenin kollarından bacaklarından tutup çekmeye çalışıyorlar mestane parmaklıklardan tutuyor ama 3-4 kişi çekince bir şey yapamıyor tam müminlerin esselamualeyke ya Resulullah dedikleri sırada mestane kafasını çeviriyor.
Allah Resulünün kabrinin olduğu tarafa ya Resulüllah beni sen çağırmadın mı ya Resulüllah senin türbedarlarının benden haberi yok mu beni senden ayırıyorlar ya Resulüllah beni sen çağırmadın mı derken tam o anda polislerin elinde mestane ruhunu teslim ediyor orada bir arbede yaşanıyor Mestaneyi mermere yatırıyorlar ve birisi ben doktorum diyor kalp masajı yapıyor ve muhtar yanında gözyaşları içinde ve mestane ruhunu hakka teslim ediyor.
Mestane yüzünde bir tebessüm güldü gülecek sen ey kardeşim sen neyi bekliyorsun ne zaman düzeleceksin ne zaman düştüğün yerden kalkacaksın bak Allah her zaman seninle birlikte yapamam edemem deme sakın zamanını bekliyorum gelecek deme ne zaman gelecek öldün öleceksin farkında değilsin ne yapacağını bilmiyor musun? ezanlar okunuyor duymuyor musun? bekletme rabbini bekletme Resülullah’ı belki de senin de SECCADENİN BAŞINDA BEKLİYOR…
Bira Uzun Ama.
Kaynak: Anonim

Baba ile Oğul
60’lı yaşlarda baba 25-30 yaşlarda oğlu ile beraber bahçede oturuyorlardı ağaca bir kuş gelmiş dalda neşe ile oynuyor, baba oğluna sordu bu nedir? evladı cevapladı; kuş babanın gözü kuştaydı. Devamlı onu takip ediyordu ve tekrar oğluna sordu bu nedir? Oğlu sıkılgan bir şekilde kuş dedi babanın gözü yine kuştaydı ve tekrar oğluna sordu bu nedir? diye sordu oğlu ise hiddetli ve kızgın bir şekilde kuş o kuş baba anlamıyor musun? duymuyor musun?
kuş neden tekrar, tekrar soruyorsun bilmiyormuş gibi dalga mı geçiyorsun diyerek çıkıştı. Baba sanki böyle bir tepkiyi ondan beklercesine ve ona hayatının en büyük dersini vermek için ayağa kalktı az sonra elinde bir defter ile elinde tekrar balkona geldi oğlunun yanına oturdu sayfayı açtı ve okumasını istedi oğlu içinden okuyacakken babası sesli bir şekilde okumasını istedi ve notta şunlar yazıyordu
“Bugün oğlumla beraber parka gittik oğlum yürümeye ve konuşmaya başladı biz otururken bir kuş geldi oynuyordu oğlum sordu baba bu ne? kuş oğlum dedim az sonra tekrar sordu baba bu ne?
Kuş biraz sonra bir daha baba bu ne? kuş dedim defalarca, onlarca kez sordu ve ben her seferinde kuş dedim sevgiyle ve en sonunda oğlum bana bu kuş dedi. Seviyorum seni canım oğlum benim iyi ki geldin aramıza neşe kattın yuvamıza”
Oğlu bu notu okuduktan sonra gözleri doldu yutkundu ve şunları diyebildi: -Affet beni baba o sabrı ben gösteremedim özür dilerim canım babam seni çok seviyorum BABA…
Not: Bu hikaye benide çok duygulandırmıştır.
Kaynak: Anonim

Horoz ve Köpeğin Konuşmalarını Duyan Adam
Bir gün adamın biri Hz. Musa (a.s.)’ya geldi: “Ya Musa ne olur dua et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkartarak daha iyi bir insan olayım.” dedi. Hz. Musa (a.s.): “Yürü işine git, kaldıramayacağın bir yükün altına girmeye çalışma, bu halin senin için daha hayırlıdır.” dedi.
Fakat adam dinlemedi ısrar etti:
– “Ya Musa ne olur hiç değilse kapımda yatan köpekle horozun dilini anlayayım.” dedi. Musa (a.s.) her ne kadar bundan vazgeçmesi için çalıştıysa da adam ısrar etti. Bunun üzerine Musa (a.s.) ona dua etti. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçisi sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşarak bunu kaptı. Köpek buna kızdı:
“Be horoz bu yaptığın doğru mu? Sen buğday da yiyebilirsin arpa da. Mısır da yiyebilirsin, küçük taneleri de. Bense ekmekten başka bir şey yiyemem, neden benim rızkımı kapıyorsun?” dedi. Horoz cevap verdi:
“Haklısın fakat hiç tasalanma yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sen de böylece karnını iyice doyuracaksın.” dedi.
Bunu duyan adam hemen eşeği pazara götürerek sattı. Ertesi sabah da bakalım köpekle horoz ne konuşacaklar diye onların yanına geldi. Köpek horoza sitem ediyor:
– “Yahu horoz hani eşek ölecekti, biz de karnımızı doyuracaktık.” diyordun. Horoz:
“Eşek ölmeye öldü lakin başka yerde. Çünkü sahibim onu sattı. Fakat hiç merak etme yarın at ölecek, o zaman da daha büyük bir ziyafete konacaksın.” dedi. Bunu duyan adam hemen ahıra koştu, atı aldığı gibi pazara götürüp sattı. Sevinerek evine “Bu hayvanların dilini öğrenmem çok iyi oldu. Böylece zarardan kurtuldum diye düşünüyordu.
Ertesi sabah yine acaba ne konuşacaklar diye köpekle horozun yanına gitti. Köpek yine horoza sitem ediyor, duruyordu:
– “Yahu horoz bu sefer de dediğin olmadı, yoksa sen de mi yalana başladın.” dedi. Horoz:
– “Hayır ben yalan söylemedim at ölecekti lakin sahibimiz onu da sattı..”
Fakat merak etme, yarın sahibimizin çok değerli kölesi ölecek o zaman onun hayrına yemekler, helvalar verilecek hepimiz doyacağız.” dedi. Bunu duyan adam o gün hiç beklemeden, kölesini götürüp sattı: “Bu horozla köpeğin dilini öğrenmem iyi oldu. Böylece birçok zarardan kurtuldum.” diye düşünerek sevindi ve ertesi gün yine köpekle horozun yanına koştu. İkisi yine konuşuyorlardı.
Köpek bu sefer çok kızgındı:
– “Yalancı horoz, hani köle ölecek, bu sayede karnımız doyacaktı, günlerden beri yalanlarınla avutuyorsun, bu sana yakışır mı?” Horoz:
– “Ben yalancı değilim ve yalan söylemem, diye başladı. Köle öldü fakat burada değil, başka yerde. Çünkü sahibimiz onu sattı. Fakat hiç iyi etmedi.
Çünkü bu sefer sıra kendine geldi. Zira ilkin kaza, bela eşeğe gelecek, böylece sahibimiz beladan-kazadan kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, onun yerine ata geldi, atı da satınca, köleye geldi. Köleyi de satınca bela ona gelecek. Sıra onda, yarın sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız.” dedi. Bunu duyan adam ah vah etti, başına vurdu fakat iş işten geçmişti. Böylece tamahkarlığın cezasını hayatıyla ödedi.
Kaynak: Anonim

İki Kardeşin Anlaşamamasından Doğan İki Dev Marka
2. dünya savaşının hemen öncesinde, Almanya’da 2 kardeş ayakkabı yapıp satmak için atölye açarlar.
Adolph ve Rudolf Dassler kardeşlerdir bunlar.
Savaş sonrası Adolph, birlikte çalışmak istemediğini Rodolf’a söyler. Kendisini ayrı bir yer açmak istediğini söyler.
Rudolf şaşkındır, ufak bir kasaba ve kardeşiyle rekabet etmek zorunda kalacaktır.
Kardeşine, ufak bir kasaba olduklarını, zarara uğrayacaklarını ve ikisinin de iflas edeceğini söylese de, Adolph kendine yeni bir yer açar ve dinlemez.
Sonrasında rekabetleri kasabalarını fazlasıyla aşar. İki kardeş ayıldıktan sonra küsmüşlerdir.
Adolph 1978 yılında öldüğünde, 29 yıldır dargınlık vardır.
Günümüzde 2 büyük markanın merkezide doğdukları ve yükseldikleri kasabadadır.
Rekabet faydalı olabilir! Fakat dargınlık ve küskünlük asla!
Not: Bu hikayeyi ilk dinlediğimde gerçektene şaşırmıştım sizlede paylaşayım dedim.
Kaynak:Anonim
Ctrl+C - Ctrl+V hadi bakimm :)
Ben bilmediğim bir konu hakkında boş konuşmuyorum kendimce güzel olduğunu düşündüğüm hikâyelerdi burada paylaşıyorum.